31 Mayıs 2014

ATIQ RAHIMI: KAHROLSUN DOSTOYEVSKI

Kitap adı: Kahrolsun Dostoyevski (Can Yayınları)
Orijinal adı: Maudit Soit Dostoievski
Yazar: Atiq Rahimi
Çevirmen: Ebru Erbaş (Can Yayınları)
İlk yayınladığı sene: 2011

Yayınevi: P.O.L (1. Baskı-2011)
Sayfa sayısı: 313
ISBN: 978-2-8180-1343-4









Fransa'ya 1985 senesinde iltica etmiş olan Afgan yazar Atiq Rahimi'nin Türk okurlarla buluşmasının bu kadar uzun sürmüş olması çok büyük bir (k)ayıp... Eserleri sadece Fransa'da değil, tüm dünyada büyük ses getiren, 2008'de Fransa'nın ünlü Goncourt Edebiyat Ödülü'nü alan Atiq Rahimi'nin önceki kitapları da kısa süre önce Türkçe'ye çevrilmişse de, Türk okurlarıyla gerçek anlamdaki ilk tanışması, Kahrolsun Dostoyevski isimli bu romanın daha birkaç gün önce, Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü'nü alması sayesinde gerçekleşiyor. 

Adından da anlaşılabileceği üzere, roman Dostoyevski'ye ve daha da spesifik olarak yazarın ünlü "Suç ve Ceza" adlı eserine göndermelerle örülmüş ama tüm olaylar, yazarın tüm kitaplarında olduğu gibi, acı ve gözyaşıyla dolu Afgan topraklarında geçiyor. 

Suç ve Ceza'nın St-Petersburg'u bu eserde Kabil'dir, Raskolnikov ise Rassoul olarak karşımıza çıkar. Kahramanımızla tanıştığımızda, o çoktan bir cinayet işlemiştir bile. Kendince haklı nedenlerle öldürmüş olsa da, ruhu pişmanlık ve suçlulukla parça parça olmuştur. Ve kimse bu cinayetin farkında dahi olmasa da, teslim olmazsa, bu suçun yükünden kurtulamayacağını hissetmektedir... Ama düzenin ve dengenin yok olduğu Afganistan'da bu öyle pek de kolay bir karar değildir...

Bu olaylar örgüsü, yazarın her zamanki şiirsel ve masallarla dolu anlatımıyla, okuru boğmayan ama ona yönünü kaybettiren baş döndürücü bir girdap misali, sayfalar boyunca akıp gidiyor... Eserin sonuna geldiğinizde siyah ve beyazın değil, toprak rengine çalan ve acıtan bir grinin içinde içinizin acıdığını hissedeceksiniz...

Atiq Rahimi ile henüz tanışmadıysanız, çok da başarılı bir çeviri ile Türkçe'ye kazandırılmış olan bu roman işte tam fırsat....

Bu kitabın Türkçe çevirisini satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Kahrolsun-Dostoyevski/Atiq-Rahimi/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000402593

27 Mayıs 2014

SABAHATTİN ALİ: SIRÇA KÖŞK

Kitap adı: Sırça Köşk
Yazar: Sabahattin Ali
İlk yayınladığı sene: 1947

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (18. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 141
ISBN: 978-975-08-0662-X










"Kürk Mantolu Madonna" isimli kitabı bugün bile en çok satanlar listesinden düşmeyen büyük edebiyatçımız Sabahattin Ali'nin düşünce ve duygu yapısını en iyi yansıtan öyküleri kanaatimce Sırça Köşk adlı bu eserinde toplanmış. 

13 kısa öykü ve 4 hiciv dolu masaldan oluşan bu kitabın sayfalarını çevirdikçe, insanoğlunun zamandan ve mekandan bağımsız "öz"üne şahit oluyorsunuz. O kadar acımasız bir gerçekçilikle yazılmış ki, her bir satır, her bir sayfa suratınıza akşedilmiş bir tokada dönüşüyor. Camkurtaran adlı öyküde, iyi olmaya çalışan bireyi toplumun nasıl sindirdiğine, çaresizliğin nasıl insanı kıvrandırdığına herşeye rağmen şaşıp kalıyor, Devlerin Ölümü'nde muktedirler de bunu okusa da biraz ders alsa diye ümitleniyor, Beyaz Bir Gemi isimli hikayede okumuş eğitimli kesimin basit kıskançlıklarıyla saç baş yoluyorsunuz.... Yazarın "hep acı şeyler yazıyor olmasından" şikayetçi arkadaşlarına yanıt olarak yazdığı Bahtiyar Köpek'te bile insanoğlunun bencilliği ve toplumun reva gördüğü haksızlık karşısında ufalıp kalıyorsunuz.

Bu öykü ve masalları okurken bile, insan karanlık buhranlara gömülüyor, kimbilir yazarken nasıl bir ruh haline bürünüyordur?.... Ne acı verici bir ömür geçmiştir an be an bu tezatları, bu haksızlıkları, bu kötülükleri farkeden hassas bir ruh haliyle yaşayarak..... ve kalleşçe ve kahpece, her gün gözlemlediği o kötülüklerce öldürülerek sonlanan bir yaşam...

Evet, Sırça Köşk pembe gözlüklerle dünyaya baktırtan bir eser kesinlikle değil... Kemiklerinize işleyen soğuk, acımasız ama çok da gerçek bir dünyanın penceresi... Ama şu sıralar kendimize gelmemiz lazım, avunmamız değil.. Ve soğuk gerçekler kadar insanı kendine getiren hiçbir şey yok... O yüzden mutlaka okuyun bu öykü ve masalları derim, hem de hiç zaman geçirmeden....

Bu kitabı satın almak isterseniz: 

25 Mayıs 2014

JEAN-LOUIS FOURNIER: DUL

Kitap adı: Dul
Orijinal adı: Veuf
Yazar: Jean-Louis Fournier
Çevirmen: Can Bilge
İlk yayınladığı sene: 2011

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (1. Baskı-2013)
Sayfa sayısı: 112
ISBN: 978-975-08-2476-0








1938 doğumlu Fransız yazar ve televizyon programcısı Jean-Louis Fournier'nin eşi Sylvie'nin ölümü ardından tuttuğu notlardan oluşan bu kitap, benim bugüne kadar okuduğum en samimi, en gerçekçi, en içten aşk kitabı ve sanırım hep de öyle kalacak.

Hayat arkadaşının ölümüyle barışmaya çalışan bir eşin içini döktüğü bu satırlar, bencillikle kendini adamışlık arasında gidip gelen duyguların, terk edilmişliğin kızgınlığıyla söylenmiş sözlerin, geçmişin ufacık ayrıntılarında saklı kalmış mutluluğun peşinde nafile çabaların, akıp giden zamana ayak uydurma gayretlerinin olabilecek en gerçekçi anlatımı...

Sevdiği bir insanla yaşamını geçirme şansını elde etmiş bireylerin okurken içinin titreyeceği, sevdiğini kaybetmenin ne kadar korkunç olabileceğini anlayacağı ve sevdiğine çok daha sıkı sıkı sarılacağı bir ruh hali yaratan bu eser, aşkın en güzel ve aynı zamanda en acı ifadesi...

Günümüzde aşk kaldı mı diye sorgulayan herkes okusun.... Bir gün, "bugün seni uyandırabilmeyi isterdim" diye bir cümle kurmak zorunda kalabileceğimizi unutmadan, aşkı yüceltmek isteyen herkes okusun....

Bu kitabı satın almak isterseniz: 

23 Mayıs 2014

HALİKARNAS BALIKÇISI: AGANTA BURİNA BURİNATA

Kitap adı: Aganta Burina Burinata
Yazar: Halikarnas Balıkçısı
İlk yayınladığı sene: 1945

Yayınevi: Bilgi Yayınevi (23. Baskı 2009)
Sayfa sayısı: 185
ISBN: 975-494-188-2










Bir yaz tatilinde, Kuzey Ege'nin dingin ve serin sularını zeytin ağaçlarının gölgesinde seyrederken okuduğum bu kitap, acısıyla tatlısıyla okurun dimağında unutulmaz tat bırakan romanlardan biri olarak kütüphanemde yerini aldı.

Kendimce, "Türk Edebiyatı'na Ege'yi kazandıran yazar" olarak andığım Halikarnas Balıkçısı mahlaslı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın bu ilk romanı, adını denize açılırken söylenen bir tür "yelkenler fora" anlamına gelen denizcilik teriminden alıyor. Başlığından da belli olduğu gibi, kitap denizle haşır neşir geçiyor ama bu eserin bize fısıldadıkları dağın başındaki insandan çölün kavurucu göbeğindekine tüm insanlara ulaşabiliyor.

Denizci bir ailenin oğlu olan Mahmut, denize tutkundur ama ailesi o kadar çok insanını denize kurban vermiştir ki, Mahmut'un bu tutkusuna engel olmaya çalışır ama nafile.. Tutku ailenin önüne geçer, denizlere açılır Mahmut. Köyüne geri döndüğünde ise hiçbir şey bıraktığı gibi değildir ve yaşadığı hayal kırıklığı onu çepeçevre sarar. Denize olan tutkusu nefrete dönüşür, kendini toprağa adar ama nereye kadar?....

Yaşamı doğaya endeksli insanın saf ve derin düşünce yapısını iliklerinizde hissettirten bu roman, sayfalarını çevirdikçe Ege'nin hafif rüzgarlarını yüzünüzde hissettirtecek kadar samimi, gerçekçi ve kavrayıcı... Yaz tatili için ne okusam diyenlere birebir.....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Aganta-Burina-Burinata/Halikarnas-Balikcisi/Edebiyat/Roman/Turk-Klasik/urunno=0000000063093

20 Mayıs 2014

HARUKİ MURAKAMİ: YABAN KOYUNUNUN İZİNDE

Kitap adı: Yaban Koyununun İzinde
Orijinal adı: Hitsuji o meguru boken
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Nihan Önol
İlk yayınladığı sene: 1982

Yayınevi: Doğan Kitap (3. Baskı-2012)
Sayfa sayısı: 353
ISBN: 978-975-991-955-9








Japon edebiyatının tartışmalı ismi Haruki Murakami'nin yayınladığı üçüncü roman olan Yaban Koyununun İzinde, gizem, büyülü bir gerçekçilik ve post modernizmin bir potada eridiği heyecanlı ve sürükleyici bir eser. 

İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'sının kültürel kimliğinin irdelendiği roman, Amerikan ve İngiliz edebiyatının Japon unsurlarla bezenmiş bir örneğini teşkil ediyor. Japon kültüründe derin izleri olan animizmin izleri bu eseri de çepeçevre sarıyor.

Sigara tiryakisi bir reklamcının, içine kapanık yaşamı, yıllardır görülmemiş olan özel bir koyunun resmini kullanmasıyla değişir ve o koyunun izinde, o güne kadar "sıkıcılığın ta yüreğine, bağrına girmek için çabalayarak" geçirdiği tüm yaşamı bir polisiye romanın gizemi ve gerilimiyle dolar. 

Romandaki hiçbir kahramanın isminin bilinmemesi gibi küçük ayrıntılarla süslenmiş bu roman, gerçekten insanın bir solukta okuyup bitirmeye can attığı, az bulunur sürükleyici eserlerden biri. Haruki Murakami ile tanışmak isteyen okurlar için, yazarın 1000 küsur sayfalık diğer romanlarına elleri gitmiyorsa, bu romanın çok doğru bir seçim olacağını söyleyebilirim: hem yazarın üslubunu çok net bir şekilde ortaya koymak hem de heyecanlı bir okuma deneyimi sağlamak adına yerinde bir seçim olur. Derin felsefi mesajlar içermeden ama yine de okuru satırların satıhtaki anlamının ötesine taşıyan bu roman, özellikle yaz tatillerinde farklı ülke edebiyatlarını tanımak isteyenler için çok yerinde bir tercih olacaktır....

Bu kitabı satın almak isterseniz:



9 Mayıs 2014

İLBER ORTAYLI: İLBER ORTAYLI SEYAHATNAMESİ

Kitap adı: İlber Ortaylı Seyahatnamesi
Yazar: İlber Ortaylı
İlk yayınladığı sene: 2013

Yayınevi: Timaş Yayınları (1. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 304
ISBN: 978-605-08-0856-8










Bir seyahatname İlber Ortaylı gibi bir tarihçinin kaleminden çıkar da tarih içermez mi hiç? Tabii ki bu eser, bir seyahat kitabı olmanın çok ötesinde, tarihle yoğrulmuş ve yazarının zeki ve bir o kadar da keskin yorumlarıyla örülmüş bir yapıt.

Ortadoğu'dan Avrupa'ya, Uzakdoğu'dan Orta Asya'ya 30 ülke, bir o kadar şehir ve bir o kadar da müzenin anlatıldığı, tarihin bilinmeyen ya da az bilinen detaylarıyla ama tarihe yabancı bir okurun bile zevk alacağı bir üslupla yazılmış, acı acı gülümseten cesur yorumlarla dolu bu kitap, lezzetli bir yemek gibi tadını çıkartarak okunmayı hak ediyor. 

İlber Ortaylı'nın çok haklı "bir coğrafya sadece onun doğası, fauna ve florası ve üzerinde kalan anıtlarıyla değil, bizatihi insanoğlunun oradaki macerası ile anlam kazanır" yorumunu teyid eden bu eseri okuyarak o ülkeler ve coğrafyalar hakkında tam kapsamlı bilgi edinmek tabii ki mümkün değil, zaten kitabın amacı da bu değil. Ama bu coğrafyalara seyahat etmeden önce bir kez daha okumak ya da gidip geldikten sonra yaşanan deneyimi pekiştirmek adına tam bir başucu kitabı...

Farklı dünyaların meraklısı gezginler ve geçmişin gizeminin peşindeki tarih meraklıları için çok keyifli bir kaynak olan bu eseri okurken, kulaklarda yine üstad İlber Ortaylı'nın şu sözleri çınlıyor: "tarihi bilelim, ama geçmişin kinini tutmaktan çok, geleceği daha iyi kurmak için"...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

6 Mayıs 2014

ALEKSANDR SOLJENİTSİN: KANSER KOĞUŞU

Kitap adı: Cancer Ward
Yazar: Aleksandr Soljenitsin
İlk yayınladığı sene: 1967

Yayınevi: Farrar, Straus  and Giroux (1991)
Sayfa sayısı: 536
ISBN: 978-0-374-51199-9










Sovyet totaliter rejimini en çok eleştiren ve bu nedenle bir yandan rejimle başı hiç dertten kurtulmazken, bir yandan da bu baskıya rağmen eleştirel edebiyat eserlerinden vazgeçmediği için 1970 senesinde Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen yazar Aleksandr Soljenitsin'in bu kitabı, günümüzde maalesef içi boşalmak üzere olan "baş yapıt" tanımlamasına gerçek anlamda birebir oturan bir roman. 

1967'de yayınlanan ancak 1968'de Sovyetler Birliği'nde yasaklanan Kanser Koğuşu, aynı zamanda yazarın yaşamından yarı otobiyografik öğeler taşıyor. İsminden de anlaşılacağı üzere, kanser hastalarının tedavi gördüğü Kazakistan'daki bir hastanede geçen roman, 1955'te Stalin sonrası Sovyet toplumunu başarılı bir şekilde ortaya koyuyor. Roman karakterlerinin yaşamları, düşünceleri ve aralarındaki konuşmalarla, toplumsal boyuttaki politika, ahlak ve değerlerle, bireysel boyuttaki ölüm, umut ve özgürlük temaları çok farklı bakış açılarıyla irdeleniyor. Ve eserdeki alegorilerde Sovyet Rusya'sındaki acılar, baskılar ve korkunun güçlü bir eleştirisi yapılıyor.

500 küsur sayfa olan boyutuyla ilk bakışta okuru korkutsa da, romanın satırlarında ilerledikçe insan sayfaların nasıl akıp gittiğini anlayamıyor bile. Bir yandan da, aradan yıllar geçse de, rejimler yıkılıp yeni rejimler ortaya çıksa da, insanoğlunun zalim ve güç odaklı doğasının kötülüğü her ortamda yeşertmeyi başarabildiği acı gerçeğine bir kez daha şahit oluyor okur...

Uzun yıllardır yeni basımı yapılmayan bu baş yapıtı sahaflarda ya da sahafların kurduğu Internet pazarı www.nadirkitap.com'da bulabilirsiniz. Buldunuz mu da mutlaka alın derim, yaşamınızın en etkileyici okuma deneyimlerinden birini yaşayacağınıza garanti verebilirim....

Bu kitabı satın almak isterseniz:



4 Mayıs 2014

OYA BAYDAR: ÇÖPLÜĞÜN GENERALİ

Kitap adı: Çöplüğün Generali
Yazar: Oya Baydar
İlk yayınladığı sene: 2009

Yayınevi: Can Yayınları (1. Baskı 2009)
Sayfa sayısı: 257
ISBN: 978-975-07-1088-9










Yazar Oya Baydar'la okur olarak tanışmam bu kitapla olmuştu. O dönemde, ülkede Balyoz ve Ergenekon fırtınası esiyor, sağdan soldan silahlar, darbe girişimleri, ihanetler mantık ve zeka çerçevesine sığmayacak şekilde fırlıyor ama bizler "görmüyor, duymuyorduk çünkü görüp duyarsak bir şeyler yapmamız gerekeceğini" biliyorduk...

İşte böyle bir ortamda okumaya başladığım Çöplüğün Generali, insanı, 1984 ve Fahrenheit 451 romanları gibi "huzur ve güvenlik uğruna bazı soruları sormaktan vazgeçmiş, razı olmuş"  kurgusal bir toplumun yapışkan ve boğucu karanlığına sürükleyen bir roman.

Kurgusal ama bir o kadar da tanıdık gelen bir ülkenin çöplüklerinde mermiler, bombalar bulunmaya başlar... Öte yandan ülkenin geçmişinde üstü kapatılan, konuşulmayan bir patlama yaşanmıştır. Bir yazar, çöplükteki buluntularla gizemli geçmişin arasındaki olası bağlantı doğrultusunda, olayları anlatan bir roman yazmaya girişir. 

Çöplüğün Generali'ni herhangi bir edebiyat türüyle tanımlama çabaları kanaatimce beyhude: bu bir bilim kurgu değil, bu bir polisiye değil... Tıpkı ülkemizin ne Avrupa ne de Orta Doğu ülkesi olduğu gerçeği gibi, bu kitap da edebiyat türlerinin bir karması ve tıpkı ülkemizin olduğu gibi, tanımlaması zor... Bu nedenle bu eseri, yazıldığı dönemde Türkiye'ye hakim olmuş algı karmaşası ve kumpas girişimlerinin gölgesinde okumak ve değerlendirmek gerekiyor. 

Bu kitabı satın almak isterseniz: