17 Temmuz 2018

STEFAN ZWEIG: MECBURİYET

Kitap adı: Mecburiyet
Orijinal adı: Der Zwang
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Serhat Tunar
İlk yayınladığı sene: 1920

Yayınevi: Zeplin Kitap (2. Baskı Mart 2017)
Sayfa sayısı: 64
ISBN: 978-605-9691-64-2








Stefan Zweig'ın uzun öyküleri son yıllarda ardı ardına yayınlanıyor ülkemizde. Her biri ustalık içeren, bir solukta okunan bu hikayelerin içinde şu daha güzel, bu daha etkileyici diye bir ayrım yapmak neredeyse imkansız. Ama bu uzun öyküler içinde "Mecburiyet" bana, Stefan Zweig'ı anlamak, iç dünyasına girebilmek adına en anlamlı geleni.

Malumunuz Stefan Zweig iki dünya savaşına da şahit olmuş o talihsiz nesilden geliyor ve ikinci savaş, o savaştaki bunaltıcı ve adım adım yayılan faşizm, o savaşın insanlardaki kötücüllüğü sonuna kadar ortaya çıkartan tesiri, ünlü yazarın canına kıymasına sebebiyet veren bir dayanılmaz acıya dönüşüyor onun ruhunda.

İşte, "Mecburiyet" bu ruh haline kapı arasından bakmamıza imkan tanıyan bir uzun öykü. Günümüzde "vicdani red" olarak tanımlayabildiğimiz ama o yıllarda ancak "korkaklık" ya da "sorumluluktan kaçma" olarak yaftalanan duygular ile güç karşısında alışkanlıklardan doğan bir boyun eğme arasında takılıp kalmış bir sanatçının ruh halini, umutla yeis arasındaki gidiş-gelişlerini anlatan bu uzun öyküyü, her ne kadar Birinci Dünya Savaşı'nda geçse de, Stefan Zweig'ı intihara yönlendiren koşulları anlamak isteyenlere çok tavsiye ediyorum.

Bu kitabı satın almak isterseniz bu linke tıklayınız

12 Temmuz 2018

HÜSEYİN IRMAK: TATAVLA'DAN KURTULUŞ'A

Kitap adı: Tatavla'dan Kurtuluş'a
Yazar: Hüseyin Irmak
İlk yayınladığı sene: 2003

Yayınevi: Aras Yayıncılık (2. Baskı 2017)
Sayfa sayısı: 199
ISBN: 9786055753948










Naif bir kitap "Tatavla'dan Kurtuluş'a", "ahh o eski günler" tadında her bir satırı. Yazar Hüseyin Irmak'ın Kurtuluş'ta geçen çocukluk günlerinin anısı. Öyle edebi, özel mesajlar içeren, bilmediğimiz gizemlere ışık tutan bir eser de değil. Ama yine de keşke herkes okusa dediğim bir kitap oldu, elime aldım, bitirmeden bırakamadım, o anılar su gibi akıp geçti gözlerimin önünde...

Herkes okusa keşke diyorum çünkü, bence bugün toplumsal olarak yaşadığımız tahammülsüzlük sorununun, farklılıklara sadece nefretle yaklaşma sorununun en temelinde yatan o büyük sosyolojik gelişmelerin öncesini anlatan bir kitap "Tatavla'dan Kurtuluş'a". Anadolu'ya yüzyıllarca hakim olan çok sesliliğin İstanbul'daki tezahürü niteliğindeki Kurtuluş semtinin o çok farklı dinden insanı aynı potada, dostlukla, komşulukla birleştirdiği o güzel, o naif günlerini anlatan bir hatırat.

Eminim, bugün milliyetçilik sandıkları ama aslında faşist boyuttaki duygularla hareket edenler bu kitabı okusalar, şaşırır, hatta belki de, bir ümit, "acaba yanlış mı davranıyorum" diye sorabilirler kendilerine... Gurur duyulan Osmanlı geçmişinin ayrılmaz bir parçası olan bu farklılıkları belki farkedebilirler.

Kanaatimce kitabın en eksik yanı, semti tek düzeliğe mahkum eden gelişmelere çok özet değinmiş olması ve kitabın her bir satırında bahsi geçenlerin neden doğdukları toprakları terkettiklerini/terk etmek zorunda kaldıklarını hiç açık bir şekilde aktarmamış olması... Ama belki de yazarın amacı, sadece güzellikleri paylaşmak, o güzelliklere hiçbir gölge getirmemektir. 

Eski İstanbul'u birinci elden, naif çocukluk anıları eşliğinde yaşamak isterseniz, bu kitabı okumanızı çok tavsiye ederim....

Bu kitabı satın almak isterseniz burayı tıklayabilirsiniz