13 Mart 2014

EDUARDO GALEANO: LATİN AMERİKA'NIN KESİK DAMARLARI

Kitap adı: Latin Amerika'nın Kesik Damarları
Orijinal adı: Las Venas Abiertas De America Latina
Yazar: Eduardo Galeano
Çevirmen: Atilla Tokatlı & Roza Hakmen
İlk yayınladığı sene: 1971

Yayınevi: Çitlembik Yayınları (2. Baskı-2009)
Sayfa sayısı: 357
ISBN: 978-975-6663-99-8








Uruguaylı muhalif gazeteci, araştırmacı ve yazar Eduardo Galeano'nun bu vurucu kitabı 1971'de yayınlanmış olsa da, esas tanınırlığını Hugo Chavez'in Başkan Obama'ya bu kitabı hediye etmesiyle elde etti.

Dünyada bazı coğrafyalar var ki, adeta acı ve gözyaşıyla yoğrulmak üzere yaratılmış. Latin Amerika da bu topraklardan biri maalesef. Galeano bu eserinde, Latin Amerika'nın az gelişmişlikle örülmüş makus talihinin esasında bir talih değil, başka ülkelerinin gelişebilmesi için ödenmiş bir bedel olduğu görüşünü tarihsel bir boyutta aktarıyor. 

Bu topraklarda kendi kültürleri ve değerleri içinde yaşayan yerlilerin, Avrupa'dan gelen istilalarla nasıl bir azınlığa dönüş(türül)düklerini, neler vaat edilerek akıllarının çelindiğini, hangi ihanetlere uğradıklarını ve "Aptallığa oldukça benzeyen bir suskunluk" içinden çıkmaya çalıştıkları anda ödedikleri kanlı bedelleri tarihsel bir sırada her biri bir tokat sertliğinde gerçeklerle okurun yüzüne vuruyor yazar. Öyle ki, her bir satırda, her bir sayfada isyan etmemek için tırnaklarınızı avuçlarınıza batırıyor, bağırmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz.

Sömürülmenin sarih bir öyküsü bu kitap, sarih ve vurucu... Latin Amerika'yı tanımak, görmek isteyenler için olmazsa olmaz bir ilk adım... Bireysel bilinci her an tetikte tutmak isteyenler için ise bulunmaz bir öğreti... Öyle bir öğreti ki, uğruna binlerce can yitmiş....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

10 Mart 2014

ORHAN KARAVELİ: SAKALLI CELAL

Kitap adı: Sakallı Celâl
Yazar: Orhan Karaveli
İlk yayınladığı sene: 2004

Yayınevi: Doğan Kitap (14. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 195
ISBN: 978-975-991-442-4










"Türkiye doğuya yol alan büyük bir gemi. Bu geminin içinde batıya koşanlar var. Ve biz de bunu batılılaşmak sanıyoruz"

Bu sözü duymayan muhtemelen çok azdır. Ama aynı şekilde, sözün sahibini bilenler de bir o kadar azdır büyük olasılıkla. İşte, gazeteci yazar Orhan Karaveli, Cumhuriyet döneminin bu nev-i şahsına münhasır kişiliğinin unutulmamasını ve hatta yeni nesillerce de tanınmasını sağlıyor yazdığı bu biyografiyle. Orhan Karaveli olmasaydı, kimilerince filozof, kimilerince berduş olan bu şahsiyet sadece onu tanıyanların anılarında kalacak, yeni nesillere ışık olamayacaktı.

Sakallı Celâl olarak bilinen Celâl Yalnız, aslında azla, hatta gereğinde "hiç"le bile yetinen ilerici bir aydın, bir yurtsever. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde Bahriye Nazırı olan bir baba ile aristokrat bir aileye mensup ve o dönemde bile lise mezunu olan bir annenin üçüncü oğlu olarak dünyaya geliyor. Galatasaray Lisesi'nden mezun oluyor. Bundan sonraki tüm yaşamı ise, lisede edindiği kültürlü ve aydın çevrenin içinde olmasına rağmen, yozlaşan bir ortamda "ben yozlaşmadan kalacağım" demenin mücadelesi ile geçiyor. Öğretmenlikten, bir fabrikada işçiliğe, çok çeşitli görevler yapıyor ama hepsinde de kendi bildiği değerlerinden bir adım geri atmayı kabul etmeyerek ve bunun bedellerini çok ağır ödeyerek....

"Bastonumu soksam yeşertecek kadar verimli bu Anadolu toprağından, üzerinde yaşayan insanların karnını doyuracak kadar ürün almamayı başardığımız için ne kadar alkışlansak yeridir" ya da "bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur" sözleri bile tek başına, Sakallı Celâl'in nasıl bir dobralık ve idealizm içinde yaşamını geçirdiğini göstermeye yeter de artar bile...

Bu bambaşka insanla artık yüz yüze tanışma şansımız maalesef yok... ama onu bu biyografinin satırlarından tanımak bile, hayata farklı bir bakış açısıyla yaklaşmanızı sağlayacak kadar etkileyici....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Sakalli-Celal/Orhan-Karaveli/Arastirma-Tarih/Tarihi-Kisiler/urunno=0000000248790


8 Mart 2014

JANE AUSTEN: İKNA

Kitap adı: İkna
Orijinal adı: Persuasion
Yazar: Jane Austen
Çevirmen: Serim As Özdemir
İlk yayınladığı sene: 1818

Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi (1. Baskı-2012)
Sayfa sayısı: 264
ISBN: 978-605-4764-39-6








İlk hikayelerini 12 yaşında kaleme almaya başlamış olsa da ilk romanı ancak 37 yaşında basılan ve 42 yaşında da meme kanseri yüzünden erken yaşta hayata veda eden ünlü İngiliz kadın yazar Jane Austen'ın ölümünden sonra yayınlanan bu romanı, 1996 senesinde beyaz perdeye de uyarlandı. 

Yazarın, bulunduğu çevrenin toplumsal ikiyüzlülüğünü hafif bir ince alayla anlatmak konusundaki becerisi, İkna'da da karşımıza çıkıyor. Diğer romanlarından farklı olarak, bu eserine kendi yaşamından da kesitler eklediği düşünülen Jane Austen, yine her zamanki geleneğini sürdürüyor ve hikayeyi kadın baş kahramanın gözünden okura aktarıyor. 

Kahramanımız Anne Elliott, geçmiş zenginliğinin rüyasında yaşayan soylu bir ailenin ortanca kızıdır. Ailesine sosyal konum ve maddiyat açısından uygun olmadığı düşünüldüğü için, çok sevdiği genç bir adamın aşkını reddetmiş ve sessiz kişiliğinin de etkisiyle dönemin "evde kalmış" damgasını yemek üzere, ailenin en silik, en dikkat çekmeyen üyesi olarak yaşamını devam ettirmektedir. Aslında güçlü bir gözlemci, günümüz terminolojisiyle duygusal zekası yüksek eleştirel bir birey olduğunu okur, ancak Anne'in iç sesinden ve duygularından anlayabilmektedir. Jane Austen'ın tüm eserlerinde olduğu gibi, günlük yaşamın olağan akışı içindeki olaylar, reddedilmiş ama unutulamamış aşkın küllenmesine bir türlü izin vermez.

Jane Austen'ı okurken insan sormadan edemiyor: etrafta her yıl basılan binlerce aşk romanı varken, nasıl oluyor da insan 18. yüzyıl koşullarındaki aşkı onun kaleminden okurken hiç sıkılmıyor, hatta heyecan içinde zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmiyor? Sanırım cevap, gerçek edebi değerin zamanla ve mekanla sınırlı olmamasında, kalemin ustalığında.... Ve tabii bir de, o usta kalemin dilini ustaca çeviren tercümanda....

Anlamlı bir aşk romanı okumayı özlemişlere tavsiyemdir... 

Bu kitabı satın almak isterseniz:



7 Mart 2014

BUKET UZUNER: UZUN BEYAZ BULUT GELİBOLU

Kitap adı: Uzun Beyaz Bulut Gelibolu
Yazar: Buket Uzuner
İlk yayınladığı sene: 2001

Yayınevi: Everest Yayınları (17. Baskı 2003)
Sayfa sayısı: 323
ISBN: 975-289-029-6










Çağdaş yazarlarımızdan Buket Uzuner, Çanakkale Savaşı'nı bambaşka bir açıdan, bambaşka bir örgüyle anlatan bir romana imza atmış Uzun Beyaz Bulut Gelibolu ile.

Kitabın öyküsü, Çanakkale Savaşı sırasında aynı topraklarda savaşmış ataları dışında ortak bir noktası bulunmayan insanların yollarının kesişmesi üzerine kurulu.  Yeni Zelandalı bir genç kadın, yaşamını Çanakkale Savaşı'nda kaybetmiş büyük dedesinin en azından mezarını bulabilmek üzere Türkiye'ye geliyor ve iz sürmeye başlıyor. Yolu, Ece Yaylası köyüne düşüyor ve burada bilge nine Beyaz Hala ile tanışıyor. Olaylar da bu karşılaşma ile çok farklı bir boyut kazanmaya başlıyor.

Roman, geçmişle bugün arasında gidip gelen bir çatı üzerine, iki ayrı zaman boyutunu birbirinden net bir şekilde ayıran bir üslupla örülmüş. İnsan okurken, bir yandan bir macera romanının heyecanına, bir yandan ise tarihi bir romanın derinliğine kapılıyor. İki farklı kültürün bakış açıları arasındaki mesafe ile duygular söz konusu olduğundaki benzerlik romanda renkli bir tezat yaratıyor.

Uzun Beyaz Bulut Gelibolu, bir çırpıda okunan ama etkisi hayli uzun süren, çok bilindik sanılan geçmişin gizemini ortaya çıkartan heyecan verici bir roman...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

4 Mart 2014

HANS FALLADA: HERKES TEK BAŞINA ÖLÜR

Kitap adı: Herkes Tek Başına Ölür
Orijinal adı: Jeder Stirbt Für Sich Allein
Yazar: Hans Fallada
Çevirmenler: Ahmet Arpad
İlk yayınladığı sene: 1947

Yayınevi: Everest Yayınları (1. Baskı-2011)
Sayfa sayısı: 607
ISBN: 978-975-289-907-0








"Suskun kalanlar, olup biteni onaylayanlardır"...

Ülke insanlarının yarısı, öteki yarısını içeri atmakta, yok etmektedir... "Durum ne kadar kötüleşirse o kadar iyidir, o zaman her şey daha çabuk sona erer" diye avutmaktadır insanlar kendilerini artık... 

Bu sözler,  ne kadar çok benzerlik taşıyor tarihin ve günümüzün muhtelif dönem ve coğrafyalarındaki karanlık günlerle... Ama "Herkes Tek Başına Ölür'de Nazi Almanyası'ndaki durumu ve ruh halini tanımlıyor...

Edebiyat dünyasında Hans Fallada mahlasıyla tanınan Alman yazar Rudolf Wilhelm Friedrich Ditzen, bu baş yapıtında, Nazi Almanyası'nda, kurulan düzene önceleri destek vermiş ancak ilerleyen aşamalarda, yaşadıkları bireysel travmalar sonrasında, gerçeklere gözleri açılmış yaşlı bir karı kocanın baş kaldırış hikayesini anlatıyor.

Toplumdaki egemen değerlere göre "küçük insanlar" kategorisine giren bu yaşlı karı koca, ellerindeki imkansızlıklara ve muhbirliğin, kötücüllüğün kol gezdiği baskı ortamına rağmen, kendi anladıkları dille, "kral çıplak " demeye ve bunu çevrelerine duyurmaya başlıyorlar. Bir kedi-fare oyununa dönen yaşamları, gerçekleri söylemekten korkmamanın mutluluğu ile yakalanma kabusu arasında gidip geliyor. 

Bir yandan tam bir macera romanı, diğer yandan toplumsal bir eleştiri, bir boyutuyla bireysel hesaplaşmalar diğer boyutuyla bir ailenin dramı... Bu romanda hepsi var... Ama her şeyden önce, umut var... Karanlık günlerin bitmeyeceğinden korkan ve elimden ne gelir ki diye hayıflanan herkesin ümidini yeniden kazanması için okumak zorunda olduğu bir eser!

Bu kitabı satın almak isterseniz:

3 Mart 2014

TAHSİN YÜCEL: SONUNCU

Kitap adı: Sonuncu
Yazar: Tahsin Yücel
İlk yayınladığı sene: 2010

Yayınevi: Can Yayınları (1. Baskı 2010)
Sayfa sayısı: 330
ISBN: 978-975-07-1150-3










Türk edebiyatının ödüle doymaz yazarı Tahsin Yücel'in bu romanı, özellikle güzel Türkçe okumaya hasret kalmış okurlar için bulunmaz fırsat.

Sonuncu, çok özgün, hiç söylenmemiş sözleri dile getirecek bir roman yazmaya tüm yaşamını adamış varlıklı bir adam olan Selami Harici'nin hikayesini anlatıyor. Üç ayrı nesil gözüyle, yani eşi, oğlu ve torununun üçlü bakış açısıyla aktarılan öykü, bir anlamda o romanın yazılış süreciyle birlikte, bir ailenin üç nesil yaşadıklarını da okura anlatıyor. Aynı zamanda, yaratma eyleminin yaşattığı zorluk ve buhranları da göz önüne seriyor.

Duru ve son derece etkileyici bir Türkçe ile yazılmış olan roman, her ne kadar yeknesak bir konu üzerinde gelişse de, okura hem felsefi hem de sosyolojik açıdan birçok soru işareti de yönlendiriyor. 

Sonuncu, bir solukta okunan, okuru heyecanla bir sonraki sayfaya taşıyan kitaplardan değil. Daha ziyade, okuduğunuz her sayfayı sindirmek için zamana ihtiyaç duyduğunuz, biraz okuduktan sonra durup düşünüp bazı şeyleri sorgulamak istediğiniz türden insanı zorlayan bir roman. Zorlanmayı özlemiş olan okurlara tavsiye olunur...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Sonuncu/Tahsin-Yucel/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0000000328344

1 Mart 2014

ISABEL ALLENDE: PAULA

Kitap adı: Paula
Orijinal adı: Paula
Yazar: Isabel Allende
Çevirmenler: İnci Kut
İlk yayınladığı sene: 1994

Yayınevi: Can Yayınları (3. Baskı-1997)
Sayfa sayısı: 360
ISBN: 975 510 666 9








Latin Amerika edebiyatının çağdaş isimlerinden Şilili yazar Isabel Allende, romanlarında efsane, büyü ve gerçekleri harmanlayan, Latin Amerika kültürünün gizemini, rengarenkliğini, ezgilerini satırlara aktaran, her kitabı hayranlarınca merakla beklenen bir kalem. Her ne kadar edebi değeri, eserleri her zaman çok satanlar listesinde yer alması nedeniyle, edebiyat çevrelerince ciddi anlamda sorgulansa da, Latin Amerika'nın gizem dolu dünyasını kitlelere ulaştıran bir isim.

Isabel Allende, her zaman kitaplarında kendi yaşamından kesitler sunmasıyla ünlü. Ama Paula isimli bu romanı, gerçek boyut açısından çok daha farklı bir yere sahip: yazarın kızı Paula, bir hastalık sonucu komaya girer. Isabel Allende hastanede kızının başında beklerken, zaman geçirmek için ona bir mektup yazmaya başlar. Mektup, bir annenin kızına söyleme fırsatı bulamadıklarından, geçmiş hayatına, inançlarından, dinlediği masallara gidip gelir. Adeta su yüzüne eklenen renkler gibi, ebruli bir uzun mektup ortaya çıkar. Isabel Allende'nin yaşamının bu en karanlık döneminde onu ayakta tutan, çok gençken gittiği bir falcının söyledikleridir. Bu falcının Isabel Allende'ye söylediği tüm kehanetler çıkmıştır ve falcının söyledikleri arasında, kızını tüm dünyanın tanıyacağı da vardır. Kızının aylar süren koma süreci boyunca işte Isabel Allende'yi yaşamaya bağlayan bu kehanettir: kızı çok gençtir, henüz dünyaca tanınacak hiçbir şey yapmamıştır ve elbet bu kehanet de doğru çıkacaktır diğerleri gibi ve bu nedenle de kızı mutlaka komadan çıkacaktır. İşte Paula, bu ortamda yazılmış uzun bir mektubun romanı...

İnsanı derinden etkileyen, bir annenin çaresizliğini ve buna rağmen inancını kaybetmeden güçlü kalmaya devam etmesini, zor durumdayken insanın nasıl da efsanelerde, masallarda kaybolmaya hazır olduğunu gösteren, muhteşem bir roman. Okuru hırpalayan, sarsan, silkeleyen, gülümsetirken gözyaşlarına boğan bir roman, bir hayat....

Kitabı satın almak isterseniz: