23 Ekim 2014

J.D. SALINGER: ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR

Kitap adı: Çavdar Tarlasında Çocuklar
Orijinal adı: The Catcher in the Rye
Yazar: J.D. Salinger
Çevirmen: Coşkun Yerli
İlk yayınladığı sene: 1951

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (35. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 198
ISBN: 978-975-363-636-9







Yayınlandığı günden bu yana toplam 65 milyon kopyası satılan, saygın kurumlar tarafından 20. yüzyılın en iyi 100 İngilizce romanı arasında sayılan bu klasiği maalesef çok geç keşfettim. Ve ilk satırını okuduğum andan itibaren de ergen başkaldırısının ikonu haline gelmiş olan kahramanımız Holden Caulfield'ın müptelası oldum diyebilirim....

Yetişkinlere yönelik olarak yayınlanmış bu roman, asıl ilgiyi gençlerden toplamış olmakla birlikte, 1961-1982 yılları arasında, ABD'de liselerde ve kütüphanelerde yasaklanmış. Ama her yasakta olduğu gibi, bu durum, kitaba duyulan ilgiyi arttırmaktan başka bir işe yaramamış.

Kitap, 13 yaşındaki Holden Caulfield'ın yaşamındaki 2-3 günlük bir dönemin iç sesini dile getiriyor. Böyle bakınca kitabın neden bu kadar ilginç ve etkileyici olduğunu kavramak güç oluyor ama sanırım iyi yazarlık dedikleri de bu olsa gerek.

Holden, tam asi bir ergen: iletişim kurmakta zorlanan, dışlanmış hisseden, herkesi ve herşeyi anlamsız bulan.... Ama onu seviyorsunuz okudukça düşüncelerini.... Kitap, onun düşüncelerini aynı kafasından geçtiği şekilde, git-gelleriyle, çelişkileriyle, konudan konuya atlayışlarıyla dile getiriyor. Ve dışa vuran başkaldırının altında, sımsıcak bir düşünce silsilesi keşfediyorsunuz... Holden'ı bulup, seni anlıyorum ve haklısın demek istiyorsunuz onu yatıştırmak için....

Bu klasiği henüz okumadınızsa, daha fazla geç kalmayın derim.... Uzun zamandır okuduğum en etkileyici ve içime işleyen romandı diyebilirim hiç tereddütsüz....


Bu kitabı satın almak isterseniz burayı tıklayınız

20 Ekim 2014

YILDIRIM BÜKTEL: MOĞOLİSTAN GÜNLÜĞÜ

Kitap adı: Moğolistan Günlüğü
Yazar: Yıldırım Büktel
İlk yayınladığı sene: 2012

Yayınevi: E Yayınları (1. Baskı 2012)
Sayfa sayısı: 142
ISBN: 978-975-390-295-3










Seyahat imkanının daha geniş kitlelere ulaşmasıyla birlikte, gezi yazıları dergilerde, bloglarda, gazetelerde karşımıza her zamankinden daha çok çıkar oldu. Ama şahsen bir seyahat düşkünü olarak, halen gezi edebiyatı konusunda bir eksiklik hissediyor, dönüp dolaşıp klasikleşmiş gezi ve seyahat anılarını içeren kitaplarla kifayet etmek zorunda kalıyorum.

Profesyonel tur rehberi Yıldırım Büktel'in bu kitabı, beni işte bu kısır döngüden kurtaran bir eser oldu. Moğolistan gibi aslında ilgimi o güne kadar hiç çekmemiş olan bir coğrafyayı en kısa zamanda görmem gerektiği konusunda büyük bir heyecan yaratmış olması, sanırım bu kitabın başarılı bir gezi edebiyatı örneği olduğunun en temel göstergesi olsa gerek. 

Şahsen de tanıma imkanı elde ettiğim ve kendisiyle unutulmaz geziler yaptığım Yıldırım Büktel, bu kitabında okurunu sadece bir coğrafyanın gözle görülen, temel turistik bilgileriyle kısıtlı kalan izlenimlere mahkum etmiyor kesinlikle. Hiç sıkıcı ve karmaşık gelmeden, o coğrafyanın tarihini, değerlerini, inançlarını, alışkanlıklarını neden-niçin sarmalı içinde öğreniyorsunuz satır satır Moğolistan Günlüğü'nü okurken... Ve tabii okuduklarınızı en etkileyici kılan da, yazarın, o topraklardayken hissettiklerini çok samimi bir şekilde sizinle paylaşıyor olması....

Şamanizmden budizme, Orhun Abideleri'nden Cengiz Han'a, Gobi'den Ulanbator'a, gerlerden Moğol yemek kültürüne, bu coğrafyaya izini kazımış tüm unsurları bu kitapla bir solukta okuyacaksınız... Ve benim gibi seyahat düşkünlerinden biriyseniz, eminim, kitabın son sayfasını çevirir çevirmez, en kısa zamanda Moğolistan'a gitmek için planlar yapmaya başlayacaksınız....


Bu kitabı satın almak isterseniz tıklayınız

24 Eylül 2014

HANNAH KENT: ÖLÜ GÖMME TÖRENLERİ

Kitap adı: Ölü Gömme Törenleri
Orijinal adı: Burial Rites
Yazar: Hannah Kent
Çevirmen: Ziya Celayiroğlu
İlk yayınladığı sene: 2013

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (2014)
Sayfa sayısı: 340
ISBN: 978-975-08-2983-3








Ölü Gömme Törenleri, genç yazarına birçok ödül kazandırmış bir ilk roman... Üstüne üstlük bir ilk roman olduğunu ancak tanıtım yazısında okuduğunuz zaman farkedebileceğiniz kadar etkileyici yazılmış...

Yazarımız Hannah Kent, 1985 Avustralya doğumlu. Lise yıllarında İzlanda'ya bir turistik gezi yapıyor. Bu gezide, tıpkı İzlanda'ya ayak bastıktan sonra birçok insanın başına geldiği gibi, bu coğrafyanın tutkunu oluyor. İzlanda'yı gezerken, Agnes Magnusdottir'in öyküsünü duyuyor ve tüm tarih kaynaklarını inceledikten sonra, Ölü Gömme Törenlerini kaleme alıyor.

Agnes Magnusdottir'in öyküsü kıta Avrupası'nın tarihinde rastladığımız öykülerden hiç farklı değil esasında: bir cinayet işlenmiştir ve Agnes o cinayetin zanlılarından biridir. Agnes'in hikayesini farklı kılan, bırakın cinayetleri, hırsızlığın bile nadir yaşandığı İzlanda tarihindeki yeridir. 

Özellikle İzlanda'yı görmüş, o uçsuz bucaksız topraklarda birbirinden uzak çiftlik evlerinde, geçmişte nasıl yaşandığını benim gibi hep merak etmiş kişilerden biriyseniz hele, bu roman 1800'lerin sonunda, bu sert coğrafyada yaşamın nasıl sürdüğünü göstermek açısından da çok etkileyici gelecektir. 

Kitaplarla farklı dünyalara, farklı bakış açılarına ulaşmak isteyen tüm kitapseverlere bir solukta okuyacakları bu romanı çok tavsiye ediyorum.  

30 Ağustos 2014

HALİDE EDİB ADIVAR: TATARCIK

Kitap adı: Tatarcık
Yazar: Halide Edib Adıvar
İlk yayınladığı sene: 1939

Yayınevi: Can Yayınları (1. Baskı 2009)
Sayfa sayısı: 255
ISBN: 978-975-07-1050-6










Halide Edip Adıvar'ı ilkokul yıllarından derslerle ve ödevlerle anımsadığımdan mıdır nedir, uzun yıllar onun edebi kişiliğini ve birikimini bir yetişkin olarak keşfetmeyi akıl etmemiştim. Can Yayınları'nın yazarın uzun süredir yeni basımı yapılmayan eserlerini peyderpey basması sayesinde, Halide Edib Adıvar'ı adeta yeniden keşfettim ve henüz keşfetmemiş herkese de en kısa sürede ilk adımı atmalarını tavsiye ederim. Üstelik, Can Yayınları'nın bu yeni basımlarda orijinal dili koruyarak ama aynı zamanda eski sözcüklerin tanımlarını da okuru zorlamayacak şekilde bir dipnot olarak sunması, okurun gözünü korkutabilecek "lisan" sorununu da ortadan kaldırıyor. 

Kurtuluş Savaşı öncesi ve süresince oynadığı etkili rolü, Cumhuriyetin kuruluşu sonrası yitiren, ülkenin yeniden inşa dönemini yurtdışında geçirip, Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatı sonrası Türkiye'ye geri dönen Halide Edib Adıvar, en azından benim için, siyaset dünyasındaki sivri yaklaşımları ve İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı kürsü başkanlığı yaptığı dönemdeki öğrencilerinin anılarındaki olumsuz yeri nedenleriyle de bir yazar olarak hep arka planda kalmıştı... Ama yetişkin bakış açısıyla eserlerini okumaya başladığımda gördüm ki, çok güçlü bir kalemle karşı karşıyayım.

İşte Tatarcık, bu güçlü kalemin o güçlü toplumsal gözlemleriyle yazılmış bir eser. Roman, Karadeniz kıyısındaki Poyrazköy'de geçer. Tabii ki Poyrazköy'ün bugünün Poyrazköyü olmadığı dönemlerdir, sadece yoksul balıkçılar burada yaşamaktadır. Tatarcık lakaplı Lale'nin babası da balıkçıdır. Babasını genç yaşta kaybettikten sonra, eğitim için İstanbul'a gider, köyüne bir İngilizce öğretmeni olarak geri döner. Bu arada köye de, yeni dönemde zenginliklerini kaybetmiş olan eski İstanbullular yerleşmiştir. 

Cumhuriyet döneminde kadının rolünden, siyasi dönemlere göre kazanılan ve kaybedilen mevkilere, ciddi sosyolojik gözlem ve bulguları, çok akıcı bir roman üslubu içinde sunan bu eser, sadece Türk Edebiyatı'nın ünlü kalemi Halide Edib'i tanımak için değil, aynı zamanda, o yılların Türkiye'sindeki çalkantıları, değer yargılarını ve toplumsal endişeleri anlamak için de birebir... 

10 Ağustos 2014

CAROLİNA MARİA DE JESUS: ÇÖPLÜK

Kitap adı: Çöplük
Orijinal adı: Quarto de Despejo
Yazar: Carolina Maria de Jesus
Çevirmen: Hüsamettin Aydın
İlk yayınladığı sene: 1960

Yayınevi: Armoni (2002)
Sayfa sayısı: 175
ISBN: 0975-8523-22-8









Çöplük, "Anne Frank'ın Hatıra Defteri" gibi bir günlükten romanlaştırılmış bir eser... Sao Paolo'nun favelalarında yani gecekondu semtinde yaşam mücadelesi veren fakir, eğitimsiz, üç çocuğunu tek başına büyüten bir kadının içini döktüğü, yaşama bakışını anlattığı, inanç ve değerlerini paylaştığı, günlük hayatını kayıt altında aldığı bir günlük... 

1960'ta basıldığı gün itibariyle çok satanlar listesine giren bu kitap, halen Brezilya'nın ünlü favelalarındaki yaşamı anlatan ve diğer dillere çevrilmiş tek eser olma özelliğini taşıyor... Aradan geçen 50 seneye rağmen tek kitap olarak kalmasının nedeni ise, sanırım insanların, yaşamın karanlık yüzünü pek duymak, görmek istemiyor oluşları... Çöplük'ü farklı kılan ise, yaşadığı ortamın tek kelimeyle "korkunç"luğuna rağmen, mücadele gücünden, gülümseme yeteneğinden ve yaşama olumlu bakışından asla vazgeçmeyen bir kadın tarafından kaleme alınmış olması... 

Bu anıların gün yüzüne çıkışı da aslında romanı oldukça eşsiz kılıyor: Gazeteci Audalio Dantas, faveladaki bir çocuk oyun alanının açılış haberi için Carolina'nın yaşadığı mahalleye geliyor. O sırada sokak çeteleri arasında kavga başlıyor. Carolina ise çete üyelerine sinirlenip "çekip gidin, yoksa sizi kitabımda yazarım" diye bağırmaya başlıyor (evet, kızdığı komşularının hepsinin açık açık adlarını ve eleştirdiği yönlerini yazıyor anılarında ve esasen, bu nedenle de, kitap yayınlandıktan sonra, zaten arasının pek iyi olmadığı komşularının şimşeklerini daha da üzerine çekiyor). Bunu duyan gazeteci de söz konusu kitabı merak ediyor ve işte sonuç: Brezilya'dan kilometrelerce ötedeki Türkiye'de bile biz artık Carolina'yı tanıyoruz....

Üç ayrı babadan doğma üç çocuğuyla, her yeni başlayan günle yiyecek ve para bulma derdine düşen bu kadının anıları, hem sınırlı eğitiminin getirdiği sadeliği, hem yaşama bakışının naifliği hem de bireysel değer yargılarının güçlülüğü ile, çok etkileyici bir esere dönüşüyor... 

Bu kitabı satın almak isterseniz: 

16 Temmuz 2014

CEMAL KUTAY: 47 GÜN

Kitap adı: 47 Gün
Yazar: Cemal Kutay
İlk yayınladığı sene: 2012

Yayınevi: abm Yayınevi (1. Baskı 2012)
Sayfa sayısı: 257
ISBN: 978-605-87359-4-1










Osmanlı tarihi meraklıları için, günümüzde tarafsız tarih kitapları bulabilmek gerçekten zor zanaat. 2006 senesinde kaybettiğimiz ünlü tarihçimiz Cemal Kutay'ın bu eseri, Abdülaziz dönemine, Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat ile ivme kazanmış batılılaşma sürecine farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilmenize imkan tanıyacak nitelikte. 

Tıpkı bestelerinin az bilinmesi gibi, Sultan Abdülaziz'in tahttayken 1867'de Avrupa'ya yaptığı ve 47 gün süren seyahat de çok az bilinir. Cemal Kutay'ın kitabı, bu 47 günlük serüven öncesi hazırlıkları ve seyahatteki izlenimleri aktarıyor.

Veliahtları Murad, Abdülhamid ve Yusuf İzzeddin'in de kendisine eşlik ettiği bu seyahat sadece Sultan için değil, Osmanlı İmparatorluğu için de bir ilk teşkil etmektedir: bir Osmanlı hükümdarının savaşla fethetmek amacı dışında Avrupa'ya yaptığı ilk ve tek seyahat olarak tarihe geçecektir. 3. Napolyon tarafından Fransa'ya davet edilen Padişah, gezisini İngiltere ve Prusya gibi ülkeleri de ziyaret ederek tamamlamıştır. 

Seyahat ile ilgili detaylı bilgiler, geziye katılan dönemin İstanbul Şehremini yani Belediye Başkanı olan Ömer Faiz Efendi'nin seyahat boyunca tuttuğu notlar sayesinde günümüze ulaşabilmiştir. 1867 senesinden günümüze, okuru gülümseten, düşündürten, okurun günümüzdeki durumu daha net bir şekilde idrak etmesini sağlayacak öngörüyü sunan bu kitap, tarih meraklıları için, resmi tarihin bir adım ötesine geçerek, siyah ve beyaz yerine gri bir gözlükle geçmişimizi yorumlayabilmek için çok değerli bir kaynak teşkil ediyor...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/47-Gun/Cemal-Kutay/Arastirma-Tarih/Tarih/Osmanli-Tarihi/urunno=0000000406788


4 Temmuz 2014

JON KRAKAUER: EVEREST GÜNLÜĞÜ

Kitap adı: Everest Günlüğü (Doğan Kitap)
Orijinal adı: Into Thin Air
Yazar: Jon Krakauer
Çevirmen: Hadi Emre Haydaroğlu & Emre Tüzer (Doğan Kitap )
İlk yayınladığı sene: 1997

Yayınevi: Villard Books (1. Baskı-1997)
Sayfa sayısı: 291
ISBN: 0-679-45752-6








Dağcılık ve doğal yaşam konusunda bir uzman olan ve bu alanlarda çeşitli makale ve kitapları bulunan yazarına Pulitzer Ödülü adaylığı getiren bu kitap, gerçek bir olayın heyecan ve acı dolu hikayesini anlatıyor. 

1996 senesinde, Everest tırmanışına, bir dergi için hazırladığı makale için katılan Jon Krakauer, çok büyük bir trajediye de şahit oluyor: o güne kadar Everest'te aynı gün en fazla kişinin öldüğü tırmanış olarak tarihe geçen bu olayın şahidi olmakla kalmıyor, bir parçası haline geliyor (bu üzüntü verici rekor, Nisan 2014'te yaşanan zirve tırmanışıyla maalesef geçildi). 

Anı niteliğinde olmasına rağmen bu kitap, bir macera romanının sürükleyiciliğini ve akıcılığını taşıyor. Yazar, fotoğraf ve grafiklerle okura, bu tırmanışı gözünde canlandırma imkanı tanırken, tırmanışta yaşamını kaybeden ve sakat kalanların fotoğraflarıyla, onların hatıralarına da saygısını sunmuş oluyor. 

Bireyleri bu hayati tehlike içeren maceraya iten ruh hali ve motivasyon unsurlarından, zirve yolunda yaşanan çatışmalara, felakete sebebiyet veren hatalardan, felaket esnasındaki bireysel tepkilere, böyle bir trajedinin bir parçası olmanın getirdiği ruhsal çöküntüden, hayatı kurtulanlardan olmanın yaşattığı şükran ve suçluluk karışımı duygulara kadar birçok farklı boyuttan yaşadığı acı dolu bu macerayı anlatan yazar, kitabın yayınlanmasından sonra, yorumları nedeniyle de konuyla ilgili bazı çevrelerce sert eleştirilere de maruz kaldı. 

1997 senesinde TV dizisi olarak uyarlanan, sinema adaptasyonu ise 2015'te gösterime girecek olan bu kitap, sadece dağcılık ile ilgilenen ya da Everest hayaliyle yanıp tutuşanlar için değil, heyecan dolu bir macera okuma ihtiyacındakiler için de çok etkileyici bir kaynak olacak....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.idefix.com/kitap/everest-gunlugu-jon-krakauer/tanim.asp?sid=JJSEKLSP1G1GEFB62KMC