23 Haziran 2014

ZEYNEP ORAL: LEYLA GENCER TUTKUNUN ROMANI

Kitap adı: Leyla Gencer Tutkunun Romanı
Yazar: Zeynep Oral
İlk yayınladığı sene: 1995

Yayınevi: T.C. Kültür Bakanlığı (1. Baskı 2002)
Sayfa sayısı: 257
ISBN: 975-17-2107-5










Gazeteci-yazar Zeynep Oral'ın ünlü diva henüz hayattayken yazdığı "Leyla Gencer Tutkunun Romanı" sadece opera dünyasının takipçileri için değil, biyografi sevenler için ve onun da ötesinde, kendi kıymetlerini tanımayan, tanımlamayan, değerlendirmeyen, geleceğe mal etmeyen bir toplum" olmamak konusunda kararlı ve istekli olan tüm okurlar için çok değerli bir kaynak. Leyla Gencer'in vefatından sonra İngilizce, Fransızca ve İtalyanca'ya da tercüme edilerek yayınlanan bu eser, ünlü sanatçımızın ölümsüzlüğüne atılmış bir adım teşkil ediyor. 

Zeynep Oral'ın, alışılagelmiş biyografi üsluplarının çok dışında, her zamanki şiirsel ve samimi anlatımının arşivlerdeki müthiş fotoğraflarla birleşmesiyle hem yazınsal hem de görsel açıdan büyük bir zenginlik içeren bu eser, küçük ayrıntılarla ünlü divayı sahnelerin bir yıldızı olmaktan çıkarıp, yanı başımızda yaşayan, başarı peşinde koşan tutkulu bir ruh olarak görmemize imkan tanıyor. 

Azim, kararlılık, asla vazgeçmeme ve vatan sevgisiyle yoğrulmuş Leyla Gencer'i tanımak ve başarılarla taçlanmış kariyerinin karşılığında nelerden vazgeçtiğini öğrenmek için, bu çok başarılı biyografiyi herkese tavsiye ediyorum....

Bu kitabı satın almak isterseniz:


19 Haziran 2014

ANNA GAVALDA: BİR ARADAYIZ, HEPSİ BU

Kitap adı: Bir Aradayız, Hepsi Bu (Doğan Kitap)
Orijinal adı: Ensemble, C'est Tout
Yazar: Anna Gavalda
Çevirmen: Yaşar İlksavaş (Doğan Kitap )
İlk yayınladığı sene: 2004

Yayınevi: Le Dilettante (1. Baskı-2004)
Sayfa sayısı: 604
ISBN: 2-84263-085-8








İçinizi ısıtacak, sıcacık, keyifli, insanoğlunun güzel yönlerini anlatan heyecanlı ama bir o kadar da gerçekçi bir kitap arıyorsanız, bulma şansınız zor demektir. Fransız yazar Anna Gavalda'nın bu romanı o zor şansın kapınızı çalması anlamına geliyor...

1970 doğumlu, Fransızca öğretmeni yazar Anna Gavalda'nın üçüncü romanı olan bu kitap, 2007'de Claude Berri tarafından beyaz perdeye de uyarlandı ve Audrey Tautou ile Guillaume Canet'in başrollerini paylaştığı film, tüm dünyada övgü dolu eleştiriler aldı.

Kitap üçü aynı daireyi paylaşan dört kişinin birbiriyle kesişen yaşamını anlatıyor: Camille temizlik yaparak geçinen, bir zamanlar hayatının anlamı haline gelmiş resim yeteneğini kullanmaktan vazgeçmiş, anoreksik denebilecek şekilde yeme sorunları yaşayan ve geçmişini adeta gömmüş bir genç kadın. Franck şen şakrak, hayatı çok ciddiye almayan, dilinin kemiği olmayan başarılı bir genç aşçı. Ailesinden miras kalan apartman dairesini onlara kiralayan ve bir odasında da kendi yaşayan,  kalbur üstü bir ailenin içine kapanık ve saplantılı aristokrat oğlu Philibert. Ve Franck'ın bakım evinde kalan, geçmişinin güzel anılarıyla ve torunun başarılarıyla yaşama tutunan büyük annesi Paullette. 

Birbirinden çok farklı bu dört insanın yavaş yavaş birbirleriyle bir bağ kurmasını anlatan roman, klişelerden uzak örgüsüyle, samimi anlatımıyla, gündelik yaşamın içine gizlenmiş heyecanlı akışıyla, insanı bir anda büyüleyen o nadir kitaplardan biri. Hatta o kadar içine alıyor ki okuru, sanki kahramanların her biri sizin bir arkadaşınızmış gibi hissediyor, kitabın son sayfasını çevirince, yaşamınızda bir boşlukla baş başa kalıyorsunuz...

Gündelik yaşamın içinde, sıradan insanların öykülerinde yaşamın anlamını bulmak çok zordur.. Bu roman, sizi bu anlama yaklaştıracak... Hem de hiç yormadan, hiç zorlamadan, hiç farkına varmadan....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

15 Haziran 2014

REFİK HALİD KARAY: KADINLAR TEKKESİ

Kitap adı: Kadınlar Tekkesi
Yazar: Refik Halid Karay
İlk yayınladığı sene: 1956

Yayınevi: İnkılâp (1. Baskı 2009)
Sayfa sayısı: 701
ISBN: 978-975-10-3025-2










Güçlü gözlemleri ve akıcı Türkçesiyle, 20. yüzyıl Türk Edebiyatı'nda kendine has bir yer edinmiş olan Refik Halid Karay'ın bu eseri, kalınlığı ile ilk başta biraz korkutucu gelse de, bir solukta okunan, adeta aşk ve macera romanı karışımı bir hafiflikte ilerleyen ancak satıhtaki bu rahatlığın ardında, acımasız bir toplumsal hiciv içeren bir eser. 

Adından da anlaşıldığı gibi, kitap bir tarikatın iç yüzünü anlatmakta: İstanbul'da, tekke ve zaviyeler kanunla kapatılmış olmasına rağmen, tarikatlar gizli kapaklı, farklı kisveler altında yaşamını sürdürmektedir. Şeyh Baki'nin tekkesi, şehrin paralı dullarının bir araya geldiği, Şeyh'e her anlamda hizmet etmek için birbiriyle yarıştığı, dini inançlardan çok Şeyh'in çıkarının ve rahatının ön plana çıktığı bir ortamdır. İstediği her kadını tekkesine ve kendine bağlamaya alışkın Şeyh Baki, tanıştığı genç bir kadını istediği gibi etkisi altına alamayınca, tekkedeki dengeler de birbirine girmeye başlar. Yazarımız da, olup bitenleri bilen, anlayan, tasvip etmeyen ancak Şeyh Baki'nin, hem engelleyemediği hem de kıskandığı yalanlar üzerine kurulu dünyasını dışarıdan izleyen bir kahraman olarak romandaki anlatıcı görevini üstlenmiştir.

Sapkın ilişkiler yumağı içinde, ahlak, inanç, özveri, bencillik, çıkar ilişkisi gibi toplumu derinden etkileyen birçok kavramı da sorgulayan bu eser, yazıldığı yıllardan bu yana hiçbir şeyin değişmediğini, aynı çerçevenin daha da vahimleşen bir yayılma ile toplumu, bu iki yüzlü ve suistimal edici ilişkiler zinciriyle kıskaç altına almış olduğu gerçeğini üzülerek bir kez daha idrak etmek için dahi okunması gereken bir sosyolojik ders kitabı niteliğinde. Ama heyecanlı bir roman gibi okunan bir ders kitabı tabii ki....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Kadinlar-Tekkesi/Refik-Halid-Karay/Edebiyat/Roman/Turk-Klasik/urunno=0000000339678

8 Haziran 2014

TRUMAN CAPOTE: TIFFANY'DE KAHVALTI

Kitap adı: Tiffany'de Kahvaltı (Sel Yayıncılık)
Orijinal adı: Breakfast at Tiffany's
Yazar: Truman Capote
Çevirmen: Meral Alakuş (Sel Yayıncılık )
İlk yayınladığı sene: 1958

Yayınevi: Vintage International (1. Baskı-1993)
Sayfa sayısı: 178
ISBN: 0-679-74565-3








Edebiyat dünyasında Truman Capote ismiyle tanınan Amerika ünlü yazar Truman Streckfus Persons'ın bu kült kitabının bu tanıtımını Deep Blue Something'in aynı isimli şarkısını dinleyerek okumanızı tavsiye ederim.... İsteyenler için işte link:  http://www.youtube.com/watch?v=1ClCpfeIELw

İlk olarak Esquire dergisinin Kasım 1958 sayısında yayınlanan bu uzun öykü, 1961'de baş rolünde Audrey Hepburn'ün yer aldığı aynı isimli filmle tüm dünya tarafından tanındı. Ama, neredeyse beyaz perdeye uyarlanan her roman ve öyküde olduğu gibi, Tiffany'de Kahvaltı da esas okunduğu takdirde gerçek özü anlaşılabilecek eserlerden biri. 

Öykü, İkinci Dünya Savaşı sonrasında geçer: baş kahramanımız Amerika'nın orta bağrından New York'a gelmiş, gelirken de adını Holly olarak değiştirmiştir bir genç kadındır. Öykü, onunla Manhattan'da aynı apartmanın kiracısı olan ve Holly'nin "Fred" diye seslendiği ama gerçek adını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz baş kahramanın ağzından yazılmış. Daha 20 yaşına bile girmemiş olan Holly, New York'un parlak çevresinde zengin erkeklerin gittiği muhitlere girip çıkan, tanıştığı zengin erkeklerin hediyeleri ve sunduklarıyla geçinen ve günün birinde onlardan biriyle evlenme planları kuran güzel, gizemli, özünde kendi içine kapalı, toplumsal sınırları zorlamayı seven, erkekleri parmağında oynatan, bolca kalp kıran ama bir o kadar da cazibeli bir genç kadındır. Bu yüzeysel imajın altında ise, kendini arayan, adeta varoluşçu bir kişilik gizlidir. Tüm öykü Holly'nin bu arayışını Fred'in gözüyle anlatır. 

Son derece hafif, pembe, boş bir akışın altında gizlenmiş güçlü bir bireysel sorgulama içeren bu öykü, edebiyatla iç içe bir hafta sonu geçirme planları yapanlar için ideal...

Bu kitabın Türkçe çevirisini satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Tiffanyde-Kahvalti/Truman-Capote/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000198831

4 Haziran 2014

YAŞAR KEMAL: RÖPORTAJ YAZARLIĞINDA 60 YIL

Kitap adı: Röportaj Yazarlığında 60 Yıl
Yazar: Yaşar Kemal
İlk yayınladığı sene: 2011

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (1. Baskı 2011)
Sayfa sayısı: 306
ISBN: 978-975-08-1993-3










Yaşar Kemal'i, her şeyden önce bir gazeteci olmasına rağmen, zaman içinde romancılığının gölgesinde kalan bu meziyetiyle ve röportajcı kimliğiyle tanımak için, bu kitap muhteşem bir kaynak. Ara Güler'in fotoğraflarıyla zenginleşmiş bu eser, şüphesiz, kütüphanenizin müstesna bir parçası olacak...

Yaşar Kemal'in "ana işlerimden biri" diye nitelendirdiği röportajcılığı "Türkiye'de demokrasiyle birlikte röportajcılık da gelişecektir" diyerek konumlaması, belki de neden halen ülkemizde röportajcılığın bu kitabın sayfalarındaki kadar etkileyici ve derinlemesine olmadığını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. 

Bir öykü kadar akıcı, bir şiir kadar dokunaklı tam 12 röportaj, okuru, İnce Memed'in satırlarında dolaşırcasına çepeçevre sarıyor. Yaşar Kemal'in sadece 12 sene sürdürebildiği röportajcılığının her bir yılına tekabül eden bu röportajlar, bir yandan da, Anadolu'da 1950'lerden 1960'lardan bu yana çok da fazla şeyin değişmediğini, aynı sorunların Anadolu insanını pençesinde tuttuğu acı gerçeğini de ortaya koyuyor.

Günümüzde artık pek göremediğimiz bir röportajcılık yaklaşımı hakim bu kitaba: tek bir röportaj için kimi zaman 20 gün, kimi zaman 3 ay, konuşup görüştükleriyle birlikte yaşıyor Yaşar Kemal, onlarla aynı havayı soluyor, aynı somunu paylaşıyor. Bu sayede, 1952 Erzurum depremi sonrasındaki acı tabloyu, günümüzde daha da korkunç boyutlara ulaşmış orman cinayetlerini, yıllar yılı sonlandırılamayan kaçakçılığın özünü, o yılları yaşamamış olanlar bile, bu satırlarda derinden derine anlayabiliyor. 

"Röportaj bal gibi edebiyattır. Onu haberden ayıran nitelik, onun edebiyat gücüdür. Röportaj bir yaratmadır" diyerek röportajcılığı haberciliğin değil, sanatçılığın bir parçası olarak konumlayan Yaşar Kemal'in bu eseri, günümüz röportajcıları için adeta bir ders niteliği, röportaj meraklıları için ise, bundan sonra okudukları her röportajda arayacakları bir derinlik taşıyor... Keşke yeniden gazetelerde bu tür röportajlar okuyabilsek, keşke....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Roportaj-Yazarliginda-60-Yil/Yasar-Kemal/Edebiyat/Turk-Gunluk-Ani/urunno=0000000362343

31 Mayıs 2014

ATIQ RAHIMI: KAHROLSUN DOSTOYEVSKI

Kitap adı: Kahrolsun Dostoyevski (Can Yayınları)
Orijinal adı: Maudit Soit Dostoievski
Yazar: Atiq Rahimi
Çevirmen: Ebru Erbaş (Can Yayınları)
İlk yayınladığı sene: 2011

Yayınevi: P.O.L (1. Baskı-2011)
Sayfa sayısı: 313
ISBN: 978-2-8180-1343-4









Fransa'ya 1985 senesinde iltica etmiş olan Afgan yazar Atiq Rahimi'nin Türk okurlarla buluşmasının bu kadar uzun sürmüş olması çok büyük bir (k)ayıp... Eserleri sadece Fransa'da değil, tüm dünyada büyük ses getiren, 2008'de Fransa'nın ünlü Goncourt Edebiyat Ödülü'nü alan Atiq Rahimi'nin önceki kitapları da kısa süre önce Türkçe'ye çevrilmişse de, Türk okurlarıyla gerçek anlamdaki ilk tanışması, Kahrolsun Dostoyevski isimli bu romanın daha birkaç gün önce, Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü'nü alması sayesinde gerçekleşiyor. 

Adından da anlaşılabileceği üzere, roman Dostoyevski'ye ve daha da spesifik olarak yazarın ünlü "Suç ve Ceza" adlı eserine göndermelerle örülmüş ama tüm olaylar, yazarın tüm kitaplarında olduğu gibi, acı ve gözyaşıyla dolu Afgan topraklarında geçiyor. 

Suç ve Ceza'nın St-Petersburg'u bu eserde Kabil'dir, Raskolnikov ise Rassoul olarak karşımıza çıkar. Kahramanımızla tanıştığımızda, o çoktan bir cinayet işlemiştir bile. Kendince haklı nedenlerle öldürmüş olsa da, ruhu pişmanlık ve suçlulukla parça parça olmuştur. Ve kimse bu cinayetin farkında dahi olmasa da, teslim olmazsa, bu suçun yükünden kurtulamayacağını hissetmektedir... Ama düzenin ve dengenin yok olduğu Afganistan'da bu öyle pek de kolay bir karar değildir...

Bu olaylar örgüsü, yazarın her zamanki şiirsel ve masallarla dolu anlatımıyla, okuru boğmayan ama ona yönünü kaybettiren baş döndürücü bir girdap misali, sayfalar boyunca akıp gidiyor... Eserin sonuna geldiğinizde siyah ve beyazın değil, toprak rengine çalan ve acıtan bir grinin içinde içinizin acıdığını hissedeceksiniz...

Atiq Rahimi ile henüz tanışmadıysanız, çok da başarılı bir çeviri ile Türkçe'ye kazandırılmış olan bu roman işte tam fırsat....

Bu kitabın Türkçe çevirisini satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Kahrolsun-Dostoyevski/Atiq-Rahimi/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000402593

27 Mayıs 2014

SABAHATTİN ALİ: SIRÇA KÖŞK

Kitap adı: Sırça Köşk
Yazar: Sabahattin Ali
İlk yayınladığı sene: 1947

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (18. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 141
ISBN: 978-975-08-0662-X










"Kürk Mantolu Madonna" isimli kitabı bugün bile en çok satanlar listesinden düşmeyen büyük edebiyatçımız Sabahattin Ali'nin düşünce ve duygu yapısını en iyi yansıtan öyküleri kanaatimce Sırça Köşk adlı bu eserinde toplanmış. 

13 kısa öykü ve 4 hiciv dolu masaldan oluşan bu kitabın sayfalarını çevirdikçe, insanoğlunun zamandan ve mekandan bağımsız "öz"üne şahit oluyorsunuz. O kadar acımasız bir gerçekçilikle yazılmış ki, her bir satır, her bir sayfa suratınıza akşedilmiş bir tokada dönüşüyor. Camkurtaran adlı öyküde, iyi olmaya çalışan bireyi toplumun nasıl sindirdiğine, çaresizliğin nasıl insanı kıvrandırdığına herşeye rağmen şaşıp kalıyor, Devlerin Ölümü'nde muktedirler de bunu okusa da biraz ders alsa diye ümitleniyor, Beyaz Bir Gemi isimli hikayede okumuş eğitimli kesimin basit kıskançlıklarıyla saç baş yoluyorsunuz.... Yazarın "hep acı şeyler yazıyor olmasından" şikayetçi arkadaşlarına yanıt olarak yazdığı Bahtiyar Köpek'te bile insanoğlunun bencilliği ve toplumun reva gördüğü haksızlık karşısında ufalıp kalıyorsunuz.

Bu öykü ve masalları okurken bile, insan karanlık buhranlara gömülüyor, kimbilir yazarken nasıl bir ruh haline bürünüyordur?.... Ne acı verici bir ömür geçmiştir an be an bu tezatları, bu haksızlıkları, bu kötülükleri farkeden hassas bir ruh haliyle yaşayarak..... ve kalleşçe ve kahpece, her gün gözlemlediği o kötülüklerce öldürülerek sonlanan bir yaşam...

Evet, Sırça Köşk pembe gözlüklerle dünyaya baktırtan bir eser kesinlikle değil... Kemiklerinize işleyen soğuk, acımasız ama çok da gerçek bir dünyanın penceresi... Ama şu sıralar kendimize gelmemiz lazım, avunmamız değil.. Ve soğuk gerçekler kadar insanı kendine getiren hiçbir şey yok... O yüzden mutlaka okuyun bu öykü ve masalları derim, hem de hiç zaman geçirmeden....

Bu kitabı satın almak isterseniz: