16 Aralık 2014

GABRIEL GARCIA MARQUEZ: ŞİLİ'DE GİZLİCE

Kitap adı: Şili'de Gizlice
Orijinal adı: La Aventura de Miguel Littin, Clandestino in Chile
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Çevirmen: İlknur Özdemir
İlk yayınladığı sene: 1986

Yayınevi: Can Yayınları (1. Baskı-1996)
Sayfa sayısı: 158
ISBN: 975-510-705-3







Büyük yazarların kült eserlerini okumak tabii mühim ama bu tarihe geçmiş kalemlerin daha arka planda, daha gölgede kalmış kitaplarını keşfetmek de bir o kadar heyecan verici çünkü adeta size o yazarın kıyıda köşede bıraktığı farklı izlerin peşinden gitme keyfini de yaşatıyor...

Şili'de Gizlice işte böyle bir kitap benim için. Nobel Edebiyat Ödüllü Marquez'in alışık olduğumuz o zengin anlatımının, bu kez işin içine gerçek yaşamın karıştığı bir çerçevede karşımıza çıktığı bu eser, aslında 18 saatlik bir röportaj ve onun 600 sayfalık deşifre notlarından damıtılmış heyecan dolu, sürükleyici bir serüven hikayesi. 

Hikayemizin kahramanı Miguel Luttin, Pinochet'nin 1973 senesindeki kanlı askeri darbesine kadar Şili'nin en tanınmış film yapımcılarından biri, eserleri Latin Amerika sinemasının en seçkin örnekleri arasında gösterilen bir sanatçı. Luttin Pinochet darbesi sonrasında Şili'den kaçmak zorunda kalıyor ve ülkeye dönmesi yasaklanıyor. Luttin, 1985'te Uruguaylı bir iş adamı kisvesi altında, sahte bir pasaport ve kimlikle Şili'ye geri dönüyor ve diktatörlük rejimi altında yaşayan Şililerin yaşamına dair üç kısa belgesel çekiyor. Kimliği ortaya çıkmadan çok kısa önce de Şili'den ayrılmayı başarıyor.

Gabriel Garcia Marquez'in Luttin'le bu serüven sonrası yaptığı röportajdan yola çıkarak yazdığı Şili'de Gizlice işte bu gizli ve yasak ziyaretin heyecanını an be an yaşatan ama aynı zamanda acımasız, zalim ve tarihe kapkara bir leke olarak geçmiş Pinochet rejiminin iç yüzünü ortaya koyan güçlü bir eser...

Derim ki, Marquez'i sadece Yüzyıllık Yalnızlık, Kırmızı Pazartesi, Kolera Günlerinde Aşk ile sınırlı tanımayın ve Şili'de Gizlice'nin satırlarında üstadın bir röportajı nasıl edebiyata ulaştırdığını da keşfedin....


2 Aralık 2014

MUSTAFA GÜNERİ: HASANOĞLAN HATIRASI

Kitap adı: Hasanoğlan Hatırası
Yazar: Mustafa Güneri
İlk yayınladığı sene: 2014

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları  (1. Baskı 2014)
Sayfa sayısı: 214
ISBN: 978-605-332-210-8









Cumhuriyet döneminden bu yana geçen zaman dilimi içinde, bu toprakların kaderini en olumsuz etkileyen gelişmenin, Köy Enstitülerinin kapatılması olduğuna inanmışımdır. Bu nedenle de, Köy Enstitülerine ilişkin tüm kitapları, anıları, araştırmaları doymak bilmez bir iştahla okumuşumdur. Bu konuda bu kadar çok kaynak elimden geçmiş olmasına rağmen, Hasanoğlan Köy Enstitüsü Sanatbaşı Mustafa Güneri'nin bu sene yayınlanan bu eseri, bu eşi örneği bulunmaz eğitim girişimi ile ilgili beni en çok etkileyen kaynak oldu.

Mustafa Güneri'nin enstitünün kuruluşu 1941'den kapanışı 1951'e kadar olan döneme ilişkin bizzat çektiği yüzlerce fotoğrafla desteklenmiş bu hatırat, Köy Enstitüleri girişiminin dönemin ne kadar büyük bir projesi olduğunu ortaya koymakta bu alandaki diğer eserleri fersah fersah geçiyor. Yazıyla anlatılan özverinin gözle görülmesini sağlıyor. Kurak, tek bir ağacın bile filizlenmediği, kaderine terkedilmiş bomboş bir arazide, yarışmayla seçilmiş mimari projelerin sadece öğretmen ve öğrencilerin emekleriyle hayata geçerek çağdaş bir medeniyete dönüşünü fotoğraflarla adım adım izliyorsunuz.... O imece ruhunu siyah beyaz karelerdeki gözlerde farkediyorsunuz... İkinci Dünya Savaşı'nın dünyayı kasıp kavurduğu, Türkiye'yi yokluklara sürüklediği karanlık bir dönemde, olmaz deneni başarma inancını aşılayan ve o inancı hayata geçiren Cumhuriyet ruhunu özlemle tadıyorsunuz....

Her cumartesi öğrenci ve öğretmenlerin karşılıklı olarak birbirleri hakkında geri bildirim vermesi; her enstitünün kendi bölgesindeki kaynak ve ihtiyaçlara göre uygulamalı eğitim sunması (örneğin bölge arıcılık için uygunsa arıcılık eğitimi verilmesi, yok eğer marangoz ihtiyacı varsa, marangozluk eğitimi verilmesi), köy evlatlarının Sofokles'in Kral Oedipus'unu tiyatroda sahnelemesi, heykeller yaratması, öğretmen-öğrenci-devlet erkanı hiyerarşisinin yerini eşitliğe bırakması, mezun olan öğrencilerin köylerine dönüşte maaşa bağlanıp, toprak reformu ile toprak sahibi yapılması..... Bugün bize hayal gelen ne girişimler, ne projeler.... ve işte bu yapılanların yaratacağı bilinçlenmeden korkanların baskısıyla herşeyin bir anda sonlandırılması.....

Bu eseri okurken, Köy Enstitülerini yaşama geçiren vizyona hayran olmamak elde değil... Edebiyatta, mimaride, tıpta isim yapmış ünlü insanların bu enstitülerde gönüllü çalışmalarına ve katkılarına şükran duymamak elde değil.... ve tabii ki, ülkemizin makus tarihini değiştirebilecek bu girişimi engelleyenleri de lisan-i münasibiyle anmamak elde değil!!!!

Bu eseri alın, saklayın... çünkü gün gelecek, iyice inanılmaz olacak bu yapılanlar... Güzel fakat çok kısa bir yaşanmışlık olduğunu unutmamak için, gelecekte bir gün yeniden başlatmaya lazım gelen inanç için, alın, okuyun ve saklayın....

İsmail Hakkı Tonguç ve Hasan Ali Yücel'i rahmetle anıyor, bu girişimi engelleyenlere ise tarihin karanlık sayfalarında yerleştikleri o meşum yerde insanlığın vicdani değerlendirmesiyle başbaşa bırakıyorum.....

Bu kitabı satın almak isterseniz tıklayınız

23 Kasım 2014

JEAN GIONO: AĞAÇ DİKEN ADAM

Kitap adı: Ağaç Diken Adam
Orijinal adı: L'homme Qui Plantait Des Arbres
Yazar: Jean Giono
Çevirmen: Didem Nur Güngören
İlk yayınladığı sene: 1953

Yayınevi: Everest Yayınları (1. Baskı 2014)
Sayfa sayısı: 59
ISBN: 978-605-141-782-0







Kısacık bir hikaye bu... 59 sayfa ama neredeyse yarısı Oğuz Demir'in illüstrasyonları... Yutarcasına okuyup bitirmesi 20 dakika sürüyor, bilemedin yarım saat... Ama o yarım saat bile yetiyor insanoğlundan yeniden umutlanmaya....

1987 senesinde Kanada'da animasyon film olarak da beyazperdeye uyarlanan, 2006'da ise İskoçya'da tiyatroya uyarlanarak sahnelenen bu öykü, Jean Giono'nun ekolojik bilinçlenmenin öncüsü olarak konumlanmasını da beraberinde getirmiş.

Öykü, Fransa'nın Provence yöresindeki çorak dağları kendi imkanlarıyla ağaçlandıran bir çobanı anlatıyor. Yazarın doğaya odaklı hümanizminin en güçlü örneklerinden biri kabul edilen öykü, bu çobanın gerçek bir kişilik mi yoksa fiktif mi olduğu sorusuyla okuru baş başa bırakarak sonlanıyor... Kitapta bu sorunun cevabı var, o yüzden ben yazmayayım.... Ama eminim ki, bu öyküyü okurken, için için o çobanın gerçek bir insan çıkmasını dileyeceksiniz, orası kesin....

Etrafımızı saran betondan, gökyüzünü görünmez kılan gökdelenlerden, yeşile düşmanların her geçen gün kesinleşmiş gibi duran zaferinden nefessiz kaldıysanız, bu öyküyü okuyun... yeniden ümitleneceksiniz... kendinizi güçlü hissedeceksiniz.....

17 Kasım 2014

WILLIAM F. ENGDHAL: ÖLÜM TOHUMLARI

Kitap adı: Ölüm Tohumları
Orijinal adı: Seeds of Destruction
Yazar: William F. Engdahl
Çevirmen: Özgün Şulekoğlu
İlk yayınladığı sene: 2007

Yayınevi: Bilim + Gönül (4. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 294
ISBN: 978-9944-0906-9-8








Eğer siz de benim gibi, neden artık Türkiye'de köylüler birbirine tohum satamıyor, neden tarım açısından 60-70 sene önce bile kendi kendine yetebilen bu ülke, bugün neredeyse samanını bile ithal ediyor diye soranlardansanız, aradığınız yanıtlar bu kitapta.....

Bağımsız iktisatçı ve araştırmacı gazeteci William F. Engdhal'ın Prof. Oktay Sinanoğlu'na ithaf ettiği bu kitap, ilk bakışta komplo teorilerinden derleme izlenimi bırakıyorsa da, her bölümünün sonundaki en az 2 sayfalık kaynakçasının da ortaya koyduğu gibi, aslında gözümüzün önünde olup bitenlerin kanıtlarla birleştirerek özetlenmesinden ibaret. Ve kitabın karşımıza getirdiği tablo son derece ürkütücü, son derece umutsuzlaştırıcı maalesef....

2008'de Robert Kenner'in ünlü belgeseli Food Inc.'i seyrettikten sonra gıda sektörüne son derece kuşkuyla yaklaşmaya başlamış, o günden beri hiçbir fast food dükkanına adım atmamış, işlenmiş gıdalardan elinden geldiğince uzak durmuş bir birey olarak, Ölüm Tohumları'nı okuduktan sonra adete kendimi köşeye sıkışmış hissettiğimi, kaçabileceğim hiçbir yer neredeyse kalmadığını korkarak farkettiğimi itiraf etmeliyim... Çünkü bu kitabın sayfalarını çevirdikçe, planlaması 1900'lerin başlarından bu yana devam eden küresel politikaların "başarılı" uygulamaları nedeniyle, Anadolu'nun ücra bir kasabasının fırınından aldığımız bir ekmekte bile genetiği ile oynanmış buğdayların izini bulacağımızı öğreniyoruz.....

Her ne kadar insanı ümitsizliğe sevkeden, içini karartan, köşeye sıkışmış hissettirten bir kitap olsa da, "bilmemek bilmekten iyidir" felsefesini güdenlerden değilseniz, okumanızı tavsiye ediyorum.... Çok başarılı denemeyecek tercümesine rağmen, bu kitap kafanızdaki bazı sorulara cevap verecek, hatta büyük ihtimalle aklınıza bugüne kadar hiç gelmemiş soruları da düşünmenize yol açacaktır.... Bu sorular ve yanıtlar çözüm sağlar mı o bilinmez ama bilinçlenmeye bir adım daha yaklaşmak niyetindeyseniz, Ölüm Tohumları'nın kütüphanenizin raflarında yer almasında fayda var....

6 Kasım 2014

PATRICK MODIANO: BİR SİRK GEÇİYOR

Kitap adı: Bir Sirk Geçiyor
Orijinal adı: Un Cirque Passe
Yazar: Patrick Modiano
Çevirmen: Filiz Nayır Deniztekin
İlk yayınladığı sene: 1992

Yayınevi: Varlık Yayınları (1. Baskı 1993)
Sayfa sayısı: 126
ISBN: 975-434-109-9








Fransız edebiyatını yakından takip etmeye çalıştığını iddia eden biri olarak, Patrick Modiano'nun daha önce hiçbir kitabını okumamış olmam ve hadi itiraf edeyim, 2014 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandığı açıklanana kadar adını bile duymamış olmam sanırım benim utancım olarak kalacak. 1972'de Académie Française, 1978 senesinde ise Prix Goncourt ödülü kazanmış olan ve günümüzün Marcel Proust'u olarak adlandırılan Patrick Modiano'yu işte bu utancı hissederek, en hızlı bulabildiğim ilk kitabı olan Bir Sirk Geçiyor ile tanımaya çalıştım.  

Yazarın tüm eserlerine hakim olduğu söylenen gizemli bir geçmişin izini sürme ve kimlik bunalımı temaları ile Paris'in adeta Google Map'e rakip olacak kadar detaylı topografik anlatımı, bu kitapta da yoğun bir şekilde kendini ortaya koyuyor. 

Genç bir erkek, babasının gizemli geçmişi ve belirsiz geleceğinin yarattığı buhranlı denebilecek bir ortamda, genç bir kadınla tanışır. Genç kadın da, gizem kavramının adeta vücut bulduğu karmaşık ve karanlık bir yaşam sürmektedir. Paris'in sokaklarında birlikte geçirdikleri bir hafta bile sürmeyen ve çok ani bir şekilde sona eren günlerin anlatımı olan bu kitap, bir yandan da Fransız kültürünü, sosyal yapısını, iletişim tarzını yansıtmak açısından hayli "yerel" kalıyor. 

Kitaptaki akışın ritmindeki yavaşlığa rağmen, kendini heyecanla okutan bu kitap, benim gibi Patrick Modiano'yu keşfetmek isteyenler için iyi bir ilk adım olacaktır: kısa, vurucu ve yazarın "alametifarika"larının hepsini içeren... Yazarla devam edip etmeme kararını vermek adına, Bir Sirk Geçiyor'dan daha uygun bir eser düşünemiyorum.













23 Ekim 2014

J.D. SALINGER: ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR

Kitap adı: Çavdar Tarlasında Çocuklar
Orijinal adı: The Catcher in the Rye
Yazar: J.D. Salinger
Çevirmen: Coşkun Yerli
İlk yayınladığı sene: 1951

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (35. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 198
ISBN: 978-975-363-636-9







Yayınlandığı günden bu yana toplam 65 milyon kopyası satılan, saygın kurumlar tarafından 20. yüzyılın en iyi 100 İngilizce romanı arasında sayılan bu klasiği maalesef çok geç keşfettim. Ve ilk satırını okuduğum andan itibaren de ergen başkaldırısının ikonu haline gelmiş olan kahramanımız Holden Caulfield'ın müptelası oldum diyebilirim....

Yetişkinlere yönelik olarak yayınlanmış bu roman, asıl ilgiyi gençlerden toplamış olmakla birlikte, 1961-1982 yılları arasında, ABD'de liselerde ve kütüphanelerde yasaklanmış. Ama her yasakta olduğu gibi, bu durum, kitaba duyulan ilgiyi arttırmaktan başka bir işe yaramamış.

Kitap, 13 yaşındaki Holden Caulfield'ın yaşamındaki 2-3 günlük bir dönemin iç sesini dile getiriyor. Böyle bakınca kitabın neden bu kadar ilginç ve etkileyici olduğunu kavramak güç oluyor ama sanırım iyi yazarlık dedikleri de bu olsa gerek.

Holden, tam asi bir ergen: iletişim kurmakta zorlanan, dışlanmış hisseden, herkesi ve herşeyi anlamsız bulan.... Ama onu seviyorsunuz okudukça düşüncelerini.... Kitap, onun düşüncelerini aynı kafasından geçtiği şekilde, git-gelleriyle, çelişkileriyle, konudan konuya atlayışlarıyla dile getiriyor. Ve dışa vuran başkaldırının altında, sımsıcak bir düşünce silsilesi keşfediyorsunuz... Holden'ı bulup, seni anlıyorum ve haklısın demek istiyorsunuz onu yatıştırmak için....

Bu klasiği henüz okumadınızsa, daha fazla geç kalmayın derim.... Uzun zamandır okuduğum en etkileyici ve içime işleyen romandı diyebilirim hiç tereddütsüz....


Bu kitabı satın almak isterseniz burayı tıklayınız

20 Ekim 2014

YILDIRIM BÜKTEL: MOĞOLİSTAN GÜNLÜĞÜ

Kitap adı: Moğolistan Günlüğü
Yazar: Yıldırım Büktel
İlk yayınladığı sene: 2012

Yayınevi: E Yayınları (1. Baskı 2012)
Sayfa sayısı: 142
ISBN: 978-975-390-295-3










Seyahat imkanının daha geniş kitlelere ulaşmasıyla birlikte, gezi yazıları dergilerde, bloglarda, gazetelerde karşımıza her zamankinden daha çok çıkar oldu. Ama şahsen bir seyahat düşkünü olarak, halen gezi edebiyatı konusunda bir eksiklik hissediyor, dönüp dolaşıp klasikleşmiş gezi ve seyahat anılarını içeren kitaplarla kifayet etmek zorunda kalıyorum.

Profesyonel tur rehberi Yıldırım Büktel'in bu kitabı, beni işte bu kısır döngüden kurtaran bir eser oldu. Moğolistan gibi aslında ilgimi o güne kadar hiç çekmemiş olan bir coğrafyayı en kısa zamanda görmem gerektiği konusunda büyük bir heyecan yaratmış olması, sanırım bu kitabın başarılı bir gezi edebiyatı örneği olduğunun en temel göstergesi olsa gerek. 

Şahsen de tanıma imkanı elde ettiğim ve kendisiyle unutulmaz geziler yaptığım Yıldırım Büktel, bu kitabında okurunu sadece bir coğrafyanın gözle görülen, temel turistik bilgileriyle kısıtlı kalan izlenimlere mahkum etmiyor kesinlikle. Hiç sıkıcı ve karmaşık gelmeden, o coğrafyanın tarihini, değerlerini, inançlarını, alışkanlıklarını neden-niçin sarmalı içinde öğreniyorsunuz satır satır Moğolistan Günlüğü'nü okurken... Ve tabii okuduklarınızı en etkileyici kılan da, yazarın, o topraklardayken hissettiklerini çok samimi bir şekilde sizinle paylaşıyor olması....

Şamanizmden budizme, Orhun Abideleri'nden Cengiz Han'a, Gobi'den Ulanbator'a, gerlerden Moğol yemek kültürüne, bu coğrafyaya izini kazımış tüm unsurları bu kitapla bir solukta okuyacaksınız... Ve benim gibi seyahat düşkünlerinden biriyseniz, eminim, kitabın son sayfasını çevirir çevirmez, en kısa zamanda Moğolistan'a gitmek için planlar yapmaya başlayacaksınız....


Bu kitabı satın almak isterseniz tıklayınız