30 Ağustos 2014

HALİDE EDİB ADIVAR: TATARCIK

Kitap adı: Tatarcık
Yazar: Halide Edib Adıvar
İlk yayınladığı sene: 1939

Yayınevi: Can Yayınları (1. Baskı 2009)
Sayfa sayısı: 255
ISBN: 978-975-07-1050-6










Halide Edip Adıvar'ı ilkokul yıllarından derslerle ve ödevlerle anımsadığımdan mıdır nedir, uzun yıllar onun edebi kişiliğini ve birikimini bir yetişkin olarak keşfetmeyi akıl etmemiştim. Can Yayınları'nın yazarın uzun süredir yeni basımı yapılmayan eserlerini peyderpey basması sayesinde, Halide Edib Adıvar'ı adeta yeniden keşfettim ve henüz keşfetmemiş herkese de en kısa sürede ilk adımı atmalarını tavsiye ederim. Üstelik, Can Yayınları'nın bu yeni basımlarda orijinal dili koruyarak ama aynı zamanda eski sözcüklerin tanımlarını da okuru zorlamayacak şekilde bir dipnot olarak sunması, okurun gözünü korkutabilecek "lisan" sorununu da ortadan kaldırıyor. 

Kurtuluş Savaşı öncesi ve süresince oynadığı etkili rolü, Cumhuriyetin kuruluşu sonrası yitiren, ülkenin yeniden inşa dönemini yurtdışında geçirip, Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatı sonrası Türkiye'ye geri dönen Halide Edib Adıvar, en azından benim için, siyaset dünyasındaki sivri yaklaşımları ve İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı kürsü başkanlığı yaptığı dönemdeki öğrencilerinin anılarındaki olumsuz yeri nedenleriyle de bir yazar olarak hep arka planda kalmıştı... Ama yetişkin bakış açısıyla eserlerini okumaya başladığımda gördüm ki, çok güçlü bir kalemle karşı karşıyayım.

İşte Tatarcık, bu güçlü kalemin o güçlü toplumsal gözlemleriyle yazılmış bir eser. Roman, Karadeniz kıyısındaki Poyrazköy'de geçer. Tabii ki Poyrazköy'ün bugünün Poyrazköyü olmadığı dönemlerdir, sadece yoksul balıkçılar burada yaşamaktadır. Tatarcık lakaplı Lale'nin babası da balıkçıdır. Babasını genç yaşta kaybettikten sonra, eğitim için İstanbul'a gider, köyüne bir İngilizce öğretmeni olarak geri döner. Bu arada köye de, yeni dönemde zenginliklerini kaybetmiş olan eski İstanbullular yerleşmiştir. 

Cumhuriyet döneminde kadının rolünden, siyasi dönemlere göre kazanılan ve kaybedilen mevkilere, ciddi sosyolojik gözlem ve bulguları, çok akıcı bir roman üslubu içinde sunan bu eser, sadece Türk Edebiyatı'nın ünlü kalemi Halide Edib'i tanımak için değil, aynı zamanda, o yılların Türkiye'sindeki çalkantıları, değer yargılarını ve toplumsal endişeleri anlamak için de birebir... 

10 Ağustos 2014

CAROLİNA MARİA DE JESUS: ÇÖPLÜK

Kitap adı: Çöplük
Orijinal adı: Quarto de Despejo
Yazar: Carolina Maria de Jesus
Çevirmen: Hüsamettin Aydın
İlk yayınladığı sene: 1960

Yayınevi: Armoni (2002)
Sayfa sayısı: 175
ISBN: 0975-8523-22-8









Çöplük, "Anne Frank'ın Hatıra Defteri" gibi bir günlükten romanlaştırılmış bir eser... Sao Paolo'nun favelalarında yani gecekondu semtinde yaşam mücadelesi veren fakir, eğitimsiz, üç çocuğunu tek başına büyüten bir kadının içini döktüğü, yaşama bakışını anlattığı, inanç ve değerlerini paylaştığı, günlük hayatını kayıt altında aldığı bir günlük... 

1960'ta basıldığı gün itibariyle çok satanlar listesine giren bu kitap, halen Brezilya'nın ünlü favelalarındaki yaşamı anlatan ve diğer dillere çevrilmiş tek eser olma özelliğini taşıyor... Aradan geçen 50 seneye rağmen tek kitap olarak kalmasının nedeni ise, sanırım insanların, yaşamın karanlık yüzünü pek duymak, görmek istemiyor oluşları... Çöplük'ü farklı kılan ise, yaşadığı ortamın tek kelimeyle "korkunç"luğuna rağmen, mücadele gücünden, gülümseme yeteneğinden ve yaşama olumlu bakışından asla vazgeçmeyen bir kadın tarafından kaleme alınmış olması... 

Bu anıların gün yüzüne çıkışı da aslında romanı oldukça eşsiz kılıyor: Gazeteci Audalio Dantas, faveladaki bir çocuk oyun alanının açılış haberi için Carolina'nın yaşadığı mahalleye geliyor. O sırada sokak çeteleri arasında kavga başlıyor. Carolina ise çete üyelerine sinirlenip "çekip gidin, yoksa sizi kitabımda yazarım" diye bağırmaya başlıyor (evet, kızdığı komşularının hepsinin açık açık adlarını ve eleştirdiği yönlerini yazıyor anılarında ve esasen, bu nedenle de, kitap yayınlandıktan sonra, zaten arasının pek iyi olmadığı komşularının şimşeklerini daha da üzerine çekiyor). Bunu duyan gazeteci de söz konusu kitabı merak ediyor ve işte sonuç: Brezilya'dan kilometrelerce ötedeki Türkiye'de bile biz artık Carolina'yı tanıyoruz....

Üç ayrı babadan doğma üç çocuğuyla, her yeni başlayan günle yiyecek ve para bulma derdine düşen bu kadının anıları, hem sınırlı eğitiminin getirdiği sadeliği, hem yaşama bakışının naifliği hem de bireysel değer yargılarının güçlülüğü ile, çok etkileyici bir esere dönüşüyor... 

Bu kitabı satın almak isterseniz: