31 Mart 2014

ALEV COŞKUN: SAMSUN'DAN ÖNCE BİLİNMEYEN 6 AY

Kitap adı: Samsun'dan Önce Bilinmeyen 6 Ay
Yazar: Alev Coşkun
İlk yayınladığı sene: 2013

Yayınevi: Cumhuriyet Kitapları (12. Baskı 2009)
Sayfa sayısı: 460
ISBN: 978-9944-150-86-6










Milletvekilliği ve hatta kısa bir süre bakanlık da yapmış olan Alev Coşkun, yazıp çizmeye meraklı, özellikle tarihsel inceleme ve araştırmalar konusunda son derece başarılı nadir siyasetçilerimizden biri. "Samsun'dan Önce Bilinmeyen 6 Ay" isimli bu eseri ise, Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu'ya çıkmadan önceki, üzerinde hayli spekülasyon yapılan 6 aylık dönemini, herhangi bir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde, belgeler eşliğinde irdeliyor.

Kitapta tabii ki bir tarafgirlik kendini hissettirtiyor ama ortaya konan belgeler, farklı kaynak ve anılardan yapılan sağlamalar, paylaşılan yorumları güçlü bir şekilde destekliyor. İnceleme türü eserlerde nadir görülen akıcı ve sürekleyici üslubuyla kitap, okuru adeta bir macera romanı okuyormuşçasına heyecanlandırabiliyor. 

Mustafa Kemal Padişah'ın hükümetinde bakan olmak istedi mi; Mustafa Kemal Padişah'ın kızıyla evlenmek mi istedi; Mustafa Kemal'i Anadolu'ya Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak üzere Padişah mı görevlendirdi gibi popüler birçok soruya bilimsel yanıtlar veren bu eseri, mütareke Türkiye'sini merak eden tüm tarihseverlere tavsiye ederim....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/kitap/samsundan-once-bilinmeyen-6-ay/alev-coskun/arastirma-tarih/tarih/cumhuriyet-tarihi/urunno=0000000283421

28 Mart 2014

DORIS LESSING: ALFRED & EMILY

Kitap adı: Alfred & Emily
Yazar: Doris Lessing
İlk yayınladığı sene: 2008

Yayınevi: HarperCollins (1. Baskı 2008)
Sayfa sayısı: 274
ISBN: 978-0-06-083488-3










17 Kasım 2013'te 94 yaşındayken yaşamını kaybeden, 2007 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İngiliz yazar Doris Lessing'i tanımak isteyenler için, Alfred & Emily çok isabetli bir seçim olacaktır. En azından benim için böyle olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim.

Yazarın Nobel Edebiyat ödülüne layık görülmesi sonrasında, acaba nasıl bir yazarmış sorusuna cevap aramak için satın aldığım Alfred & Emily'yi okumaya başladığımda, itiraf etmeliyim ki ilk 50-60 sayfadaki ilk izlenimim hayal kırıklığı doluydu. Ama iki ayrı bölümden oluşan romanın ikinci bölümüne geçtiğimde, Doris Lessing'in neden büyük bir yazar olarak edebiyat tarihine geçtiğini çok çok iyi anladım.

Hem otobiyografik hem de kurgusal öğeler içeren bu roman, esasen yazarın anne ve babasının yaşam öyküsüne dayanıyor. Kitabın ilk bölümünde anne ve babanın tanışması ve ilerleyen ilişkileri, Birinci Dünya Savaşı olmasaydı nasıl gelişirdi, bu anlatılıyor. İkinci bölümde ise, bu örgü Birinci Dünya Savaşı'nın yaşanması sonucunda ortaya çıkan gerçekler ışığında yeniden kurgulanıyor. 

Her bir bölüm adeta iki ayrı yazarın kaleminden çıkmışcasına farklı üsluplarla yazılmış. İlk bölümdeki yüzeysellik ve hafiflikle ikinci bölümdeki derinlik ve boğulma hissi öyle bir tezat yaratıyor ki, okur beklenmedik bir duvara çarpmanın travmasından çıkamıyor çok uzun süre. Hepimiz Birinci Dünya Savaşı ile ilgili onlarca film seyretmiş, kitap okumuşuzdur ama Alfred & Emily kadar savaşın acısını ve karanlığını hissettirten bir roman inanın zor bulunur.

Savaşın karanlıklarını, bir daha olmamasını temin etmek adına, hep hatırlayabilmek için okunmalı bu roman...

Bu kitabın Türkçe çevirisini satın almak isterseniz:



25 Mart 2014

YAŞAR KEMAL: ORTADİREK

Kitap adı: Ortadirek
Yazar: Yaşar Kemal
İlk yayınladığı sene: 1960

Yayınevi: Ant Yayınları (2. Baskı 1968)
Sayfa sayısı: 459











Usta yazarımız Yaşar Kemal'in "Dağın Öteki Yüzü" üçlemesinin ilk kitabı olan Ortadirek, pamuk hasadı için köylerinden Çukurova'ya inenlerin öyküsü. 

Çile dolu bu yol, umutsuzlukla umut, vazgeçmişlikle sebat, sevgiyle nefret, bencillikle özveri arasında gidip gelen bir sarkacın öyküsü aynı zamanda. Ali, yanında yaşlı annesi Meryemce, karısı Elif ve çocuklarıyla beraber tüm köyle birlikte Çukurova için yola çıkar. Bu çile dolu dönemsel göç boyunca sömürülmenin isyanı, iktidarın vazgeçilmesi zor tadı, çaresizliğin korkusu kahramanlarla birlikte yol alır. Komşuluk, dostluk, karı-kocalık, anne-evlat ilişkisi doğanın bağrında irdelenir an be an. Geçmiş, bugün ve gelecek umutlarıyla, korkularıyla, pişmanlıklarıyla, hayalleriyle, karabasanlarıyla birbirine geçmiştir adeta. 

Türk edebiyatının en görkemli eserlerinden biri olan Ortadirek, okumanın lezzetini okura unutulmaz bir şekilde yaşatan, kahramanlarının çilesini okurun kemiklerinde hissettirten çok güçlü bir roman... Okumayan kalmamalı....

Bu kitabı satın almak isterseniz:



22 Mart 2014

ARNALDUR INDRIDASON: SESLER

Kitap adı: Sesler
Orijinal adı: Röddin
Yazar: Arnaldur Indridason
Çevirmen: Sıla Okur
İlk yayınladığı sene: 2002

Yayınevi: Doğan Kitap (1. Baskı-2012)
Sayfa sayısı: 317
ISBN: 978-605-09-1134-3








Polisiye roman meraklısı olup klişelerden sıkışmış olanlar için, İzlandalı yazar Arnaldur Indridason'un bu kitabı farklı bir okuma deneyimi sunuyor.

Eserleri 26 ülkede 21 farklı dilde yayınlanmış olan ve polisiye kitaplar alanında birçok önemli ödüle layık bulunmuş bu yazarın maalesef Türkçe'ye çevrilmiş çok az sayıda eseri var. "Sesler" işte bu az sayıdaki romandan biri...

Kahramanımız dedektif Erlendur, İzlanda'nın başketinde turistlerin yoğunlukla konakladığı otelin kapı görevlisinin ölümünü araştırmaktadır. Noel'den hemen önce gerçekleşen cinayette neredeyse hiç ipucu yoktur ve hatta cinayeti gerektirecek bir neden bile bariz bir şekilde görünmemektedir.

Polisiye romanlarda alıştığımızın klişelerin oldukça dışında bir örgüye sahip olan bu roman, aynı zamanda, hiç tanımadığımız İzlanda kültürünü ve bu kültürün hiç de alışık olmadığımız iletişim şekillerini ortaya koyarak, sadece bir cinayet öyküsü olmaktan çıkıyor, ülkemiz okurları için aynı zamanda başka bir kültürün tanınmasını da sağlıyor.

Polisiye romanlarda biraz farklılık arayan tüm okurlara tavsiye olunur. 


Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Sesler/Arnaldur-Indridason/Edebiyat/Roman/Korku-Gerilim/urunno=0000000418537

20 Mart 2014

İPEK S. BURNETT: ROMANCI

Kitap adı: Romancı
Yazar: İpek S. Burnett
İlk yayınladığı sene: 2013

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (1. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 272
ISBN: 978-975-08-2569-9










Romancı, 1980 doğumlu yazar İpek S. Burnett'in ilk romanı... İlk bakışta klişe bir konu üzerinde, zaman zaman eğreti duran diyaloglarla başlayan, ama sayfalarında ilerledikçe içinde kendinizi kaybettiğiniz, sürükleyici bir ilk roman hem de.

Hikaye, bir huzurevinde yaşamının son demlerini geçirmekte olan oldukça aksi ve nemrut bir yaşlı kadınla, yaz tatilinde harçlık biriktirmek için Anadolu'dan İstanbul'da yaşayan akrabalarının yanına gelmiş ve yengesinin yanında o huzurevinde çalışmaya başlayan genç bir kızın sıra dışı ilişkisi üzerine kurulu. Yaşlı kadın bu genç kızda geçmişinin parlak anılarını dinleyecek bir kulak, genç kız ise yaşlı kadında yaşamın bilmediği yönlerini buluyor. 

Woody Allen'ın "Paris'te Gece Yarısı" filmini andıran roman, özellikle de beklenmedik sonuyla okuru uzun süre etkisi altında bırakıyor.

Yaşamın sonlarındaki bir insanla yaşamın en güzel günlerinin başındaki bir diğer insanın arasındaki, anılarla ve iç diyaloglarla süslü bu ilginç ilişki, kitap seçiminde farklı bir soluk arayanlar için iyi bir seçim olacak...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Romanci/Ipek-S-Burnett/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0000000447633

18 Mart 2014

DİDO SOTİRİYU: BENDEN SELAM SÖYLE ANADOLU'YA

Kitap adı: Benden Selam Söyle Anadolu'ya
Orijinal adı: Matomena Homata
Yazar: Dido Sotiriyu
Çevirmen: Atilla Tokatlı
İlk yayınladığı sene: 1962

Yayınevi: Can Yayınları (11. Baskı-2009)
Sayfa sayısı: 259
ISBN: 978-975-07-0133-7








Aydın doğumlu Rum yazar ve gazeteci Dido Sotiriyu'ya 1982 yılında Abdi İpekçi Türk-Yunan dostluk ödülünü kazandıran "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" isimli bu roman, Anadolu kültür mozaiğinin ayrılmaz bir parçası olan Rumların gözünden Balkan Savaşları sonrasında Anadolu'daki yaşamı, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanışını ve onu izleyen Kurtuluş Savaşı'nı biz okurlara aktarıyor.

Bu zorlu ve acı dolu dönemi okul kitaplarındaki ve ülkemiz edebiyatının bakış açısıyla tanımış olanlar için, madalyonun öteki yüzünü çarpıcı bir şekilde ortaya koyan roman, yazarın diğer eserlerinde olduğu gibi, kısmi otobiyografik unsurlar da içeriyor.

Roman her ne kadar siyah-beyazlar yerine griler üzerine kurulu olsa da, romanda her ne kadar kavramların doğru ya da yanlış olması zamana ve koşula göre geçişkenlik gösterse de, bildiğimiz ve ezberlediğimiz "gerçek"leri "düşman" diye bildiğimiz bir bakış açısıyla görmeye, yeniden değerlendirmeye hazır olmayanlar için fazla sarsıcı gelebilecek bu eser, insanlık tarihinin "zalim-mazlum" yer değiştirmesine dayalı makus talihini bir kez daha ortaya koyuyor. 

Ailesi yüzyıllardır Anadolu topraklarında yaşayan Osmanlı tebaası bir Rum gencinin, Birinci Dünya Savaşı'nın patlamasıyla altüst olan yaşamını, yıllardır aynı toprakları paylaştığı insanlarla savaşan iki ayrı gruba ayrılmalarını ve doğup büyüdüğü ülkesini terk etmek zorunda kalmasını gerçekçi bir örgü içinde anlatan roman, savaşın ne acılara sebep olduğunu bir kez daha idrak etmemizi sağlıyor. 

Mücadele günlerini bir kez de Anadolu coğrafyasını paylaştığımız azınlıklar gözüyle görebilmek için okunması elzem bir eser...

Bu kitabı satın almak isterseniz:




14 Mart 2014

EMRE KONGAR: İÇİMİZDEKİ ZALİM

Kitap adı: İçimizdeki Zalim
Yazar: Emre Kongar
İlk yayınladığı sene: 2011

Yayınevi: Remzi Kitabevi (5. Baskı 2011)
Sayfa sayısı: 272
ISBN: 978-975-14-1436-6










Toplum bilimci Emre Kongar, 2011'de yazdığı bu kitabı "21. yüzyılın ikinci on yılında Türkiye'de böyle bir kitap yazmak zorunda kaldığı için utanç duyduğunu" ifade ederek bitirmiş... Aradan geçen üç yılda, maalesef bu ihtiyaç daha da büyümüş durumda...

"Tüm  mazlumlara, bir gün iktidara geldiklerinde zulüm yapmamaları dileğiyle" cümlesiyle başlayan kitap, zulüm ve zalim tanımlarını, bireylerin zulme yönelmemesi için aile içinde ve toplumsal düzende neler gerektiğini ve zulmün insanlık tarihindeki maalesef yok olmaz ama tarih sayfalarında her daim lanetlenmiş yolculuğunu çok akıcı bir şekilde okura aktarıyor. Kitaptaki bilimsellik ve tarih yaklaşımı, hiçbir şekilde okuru sıkmıyor zira yazar görüşlerini okuru günlük yaşamdan koparmayan örneklerle zenginleştirilmiş. 

Günümüz Türkiye'sinde acımasız bir zulmün ikiye bölmek üzere olduğu toplumda, siyasetçilerin göster(e)mediği anlayış ve sağduyuyu biz vatandaşların sergilemesi gerekliliği bu kadar aşikarken, her bir bireyin mutlaka okuması gereken bir eser....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Icimizdeki-Zalim/Emre-Kongar/Arastirma-Tarih/Politika-Arastirma/Turkiye-Politika-/urunno=0000000359112

13 Mart 2014

EDUARDO GALEANO: LATİN AMERİKA'NIN KESİK DAMARLARI

Kitap adı: Latin Amerika'nın Kesik Damarları
Orijinal adı: Las Venas Abiertas De America Latina
Yazar: Eduardo Galeano
Çevirmen: Atilla Tokatlı & Roza Hakmen
İlk yayınladığı sene: 1971

Yayınevi: Çitlembik Yayınları (2. Baskı-2009)
Sayfa sayısı: 357
ISBN: 978-975-6663-99-8








Uruguaylı muhalif gazeteci, araştırmacı ve yazar Eduardo Galeano'nun bu vurucu kitabı 1971'de yayınlanmış olsa da, esas tanınırlığını Hugo Chavez'in Başkan Obama'ya bu kitabı hediye etmesiyle elde etti.

Dünyada bazı coğrafyalar var ki, adeta acı ve gözyaşıyla yoğrulmak üzere yaratılmış. Latin Amerika da bu topraklardan biri maalesef. Galeano bu eserinde, Latin Amerika'nın az gelişmişlikle örülmüş makus talihinin esasında bir talih değil, başka ülkelerinin gelişebilmesi için ödenmiş bir bedel olduğu görüşünü tarihsel bir boyutta aktarıyor. 

Bu topraklarda kendi kültürleri ve değerleri içinde yaşayan yerlilerin, Avrupa'dan gelen istilalarla nasıl bir azınlığa dönüş(türül)düklerini, neler vaat edilerek akıllarının çelindiğini, hangi ihanetlere uğradıklarını ve "Aptallığa oldukça benzeyen bir suskunluk" içinden çıkmaya çalıştıkları anda ödedikleri kanlı bedelleri tarihsel bir sırada her biri bir tokat sertliğinde gerçeklerle okurun yüzüne vuruyor yazar. Öyle ki, her bir satırda, her bir sayfada isyan etmemek için tırnaklarınızı avuçlarınıza batırıyor, bağırmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz.

Sömürülmenin sarih bir öyküsü bu kitap, sarih ve vurucu... Latin Amerika'yı tanımak, görmek isteyenler için olmazsa olmaz bir ilk adım... Bireysel bilinci her an tetikte tutmak isteyenler için ise bulunmaz bir öğreti... Öyle bir öğreti ki, uğruna binlerce can yitmiş....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

10 Mart 2014

ORHAN KARAVELİ: SAKALLI CELAL

Kitap adı: Sakallı Celâl
Yazar: Orhan Karaveli
İlk yayınladığı sene: 2004

Yayınevi: Doğan Kitap (14. Baskı 2013)
Sayfa sayısı: 195
ISBN: 978-975-991-442-4










"Türkiye doğuya yol alan büyük bir gemi. Bu geminin içinde batıya koşanlar var. Ve biz de bunu batılılaşmak sanıyoruz"

Bu sözü duymayan muhtemelen çok azdır. Ama aynı şekilde, sözün sahibini bilenler de bir o kadar azdır büyük olasılıkla. İşte, gazeteci yazar Orhan Karaveli, Cumhuriyet döneminin bu nev-i şahsına münhasır kişiliğinin unutulmamasını ve hatta yeni nesillerce de tanınmasını sağlıyor yazdığı bu biyografiyle. Orhan Karaveli olmasaydı, kimilerince filozof, kimilerince berduş olan bu şahsiyet sadece onu tanıyanların anılarında kalacak, yeni nesillere ışık olamayacaktı.

Sakallı Celâl olarak bilinen Celâl Yalnız, aslında azla, hatta gereğinde "hiç"le bile yetinen ilerici bir aydın, bir yurtsever. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde Bahriye Nazırı olan bir baba ile aristokrat bir aileye mensup ve o dönemde bile lise mezunu olan bir annenin üçüncü oğlu olarak dünyaya geliyor. Galatasaray Lisesi'nden mezun oluyor. Bundan sonraki tüm yaşamı ise, lisede edindiği kültürlü ve aydın çevrenin içinde olmasına rağmen, yozlaşan bir ortamda "ben yozlaşmadan kalacağım" demenin mücadelesi ile geçiyor. Öğretmenlikten, bir fabrikada işçiliğe, çok çeşitli görevler yapıyor ama hepsinde de kendi bildiği değerlerinden bir adım geri atmayı kabul etmeyerek ve bunun bedellerini çok ağır ödeyerek....

"Bastonumu soksam yeşertecek kadar verimli bu Anadolu toprağından, üzerinde yaşayan insanların karnını doyuracak kadar ürün almamayı başardığımız için ne kadar alkışlansak yeridir" ya da "bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur" sözleri bile tek başına, Sakallı Celâl'in nasıl bir dobralık ve idealizm içinde yaşamını geçirdiğini göstermeye yeter de artar bile...

Bu bambaşka insanla artık yüz yüze tanışma şansımız maalesef yok... ama onu bu biyografinin satırlarından tanımak bile, hayata farklı bir bakış açısıyla yaklaşmanızı sağlayacak kadar etkileyici....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Sakalli-Celal/Orhan-Karaveli/Arastirma-Tarih/Tarihi-Kisiler/urunno=0000000248790


8 Mart 2014

JANE AUSTEN: İKNA

Kitap adı: İkna
Orijinal adı: Persuasion
Yazar: Jane Austen
Çevirmen: Serim As Özdemir
İlk yayınladığı sene: 1818

Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi (1. Baskı-2012)
Sayfa sayısı: 264
ISBN: 978-605-4764-39-6








İlk hikayelerini 12 yaşında kaleme almaya başlamış olsa da ilk romanı ancak 37 yaşında basılan ve 42 yaşında da meme kanseri yüzünden erken yaşta hayata veda eden ünlü İngiliz kadın yazar Jane Austen'ın ölümünden sonra yayınlanan bu romanı, 1996 senesinde beyaz perdeye de uyarlandı. 

Yazarın, bulunduğu çevrenin toplumsal ikiyüzlülüğünü hafif bir ince alayla anlatmak konusundaki becerisi, İkna'da da karşımıza çıkıyor. Diğer romanlarından farklı olarak, bu eserine kendi yaşamından da kesitler eklediği düşünülen Jane Austen, yine her zamanki geleneğini sürdürüyor ve hikayeyi kadın baş kahramanın gözünden okura aktarıyor. 

Kahramanımız Anne Elliott, geçmiş zenginliğinin rüyasında yaşayan soylu bir ailenin ortanca kızıdır. Ailesine sosyal konum ve maddiyat açısından uygun olmadığı düşünüldüğü için, çok sevdiği genç bir adamın aşkını reddetmiş ve sessiz kişiliğinin de etkisiyle dönemin "evde kalmış" damgasını yemek üzere, ailenin en silik, en dikkat çekmeyen üyesi olarak yaşamını devam ettirmektedir. Aslında güçlü bir gözlemci, günümüz terminolojisiyle duygusal zekası yüksek eleştirel bir birey olduğunu okur, ancak Anne'in iç sesinden ve duygularından anlayabilmektedir. Jane Austen'ın tüm eserlerinde olduğu gibi, günlük yaşamın olağan akışı içindeki olaylar, reddedilmiş ama unutulamamış aşkın küllenmesine bir türlü izin vermez.

Jane Austen'ı okurken insan sormadan edemiyor: etrafta her yıl basılan binlerce aşk romanı varken, nasıl oluyor da insan 18. yüzyıl koşullarındaki aşkı onun kaleminden okurken hiç sıkılmıyor, hatta heyecan içinde zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmiyor? Sanırım cevap, gerçek edebi değerin zamanla ve mekanla sınırlı olmamasında, kalemin ustalığında.... Ve tabii bir de, o usta kalemin dilini ustaca çeviren tercümanda....

Anlamlı bir aşk romanı okumayı özlemişlere tavsiyemdir... 

Bu kitabı satın almak isterseniz:



7 Mart 2014

BUKET UZUNER: UZUN BEYAZ BULUT GELİBOLU

Kitap adı: Uzun Beyaz Bulut Gelibolu
Yazar: Buket Uzuner
İlk yayınladığı sene: 2001

Yayınevi: Everest Yayınları (17. Baskı 2003)
Sayfa sayısı: 323
ISBN: 975-289-029-6










Çağdaş yazarlarımızdan Buket Uzuner, Çanakkale Savaşı'nı bambaşka bir açıdan, bambaşka bir örgüyle anlatan bir romana imza atmış Uzun Beyaz Bulut Gelibolu ile.

Kitabın öyküsü, Çanakkale Savaşı sırasında aynı topraklarda savaşmış ataları dışında ortak bir noktası bulunmayan insanların yollarının kesişmesi üzerine kurulu.  Yeni Zelandalı bir genç kadın, yaşamını Çanakkale Savaşı'nda kaybetmiş büyük dedesinin en azından mezarını bulabilmek üzere Türkiye'ye geliyor ve iz sürmeye başlıyor. Yolu, Ece Yaylası köyüne düşüyor ve burada bilge nine Beyaz Hala ile tanışıyor. Olaylar da bu karşılaşma ile çok farklı bir boyut kazanmaya başlıyor.

Roman, geçmişle bugün arasında gidip gelen bir çatı üzerine, iki ayrı zaman boyutunu birbirinden net bir şekilde ayıran bir üslupla örülmüş. İnsan okurken, bir yandan bir macera romanının heyecanına, bir yandan ise tarihi bir romanın derinliğine kapılıyor. İki farklı kültürün bakış açıları arasındaki mesafe ile duygular söz konusu olduğundaki benzerlik romanda renkli bir tezat yaratıyor.

Uzun Beyaz Bulut Gelibolu, bir çırpıda okunan ama etkisi hayli uzun süren, çok bilindik sanılan geçmişin gizemini ortaya çıkartan heyecan verici bir roman...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

4 Mart 2014

HANS FALLADA: HERKES TEK BAŞINA ÖLÜR

Kitap adı: Herkes Tek Başına Ölür
Orijinal adı: Jeder Stirbt Für Sich Allein
Yazar: Hans Fallada
Çevirmenler: Ahmet Arpad
İlk yayınladığı sene: 1947

Yayınevi: Everest Yayınları (1. Baskı-2011)
Sayfa sayısı: 607
ISBN: 978-975-289-907-0








"Suskun kalanlar, olup biteni onaylayanlardır"...

Ülke insanlarının yarısı, öteki yarısını içeri atmakta, yok etmektedir... "Durum ne kadar kötüleşirse o kadar iyidir, o zaman her şey daha çabuk sona erer" diye avutmaktadır insanlar kendilerini artık... 

Bu sözler,  ne kadar çok benzerlik taşıyor tarihin ve günümüzün muhtelif dönem ve coğrafyalarındaki karanlık günlerle... Ama "Herkes Tek Başına Ölür'de Nazi Almanyası'ndaki durumu ve ruh halini tanımlıyor...

Edebiyat dünyasında Hans Fallada mahlasıyla tanınan Alman yazar Rudolf Wilhelm Friedrich Ditzen, bu baş yapıtında, Nazi Almanyası'nda, kurulan düzene önceleri destek vermiş ancak ilerleyen aşamalarda, yaşadıkları bireysel travmalar sonrasında, gerçeklere gözleri açılmış yaşlı bir karı kocanın baş kaldırış hikayesini anlatıyor.

Toplumdaki egemen değerlere göre "küçük insanlar" kategorisine giren bu yaşlı karı koca, ellerindeki imkansızlıklara ve muhbirliğin, kötücüllüğün kol gezdiği baskı ortamına rağmen, kendi anladıkları dille, "kral çıplak " demeye ve bunu çevrelerine duyurmaya başlıyorlar. Bir kedi-fare oyununa dönen yaşamları, gerçekleri söylemekten korkmamanın mutluluğu ile yakalanma kabusu arasında gidip geliyor. 

Bir yandan tam bir macera romanı, diğer yandan toplumsal bir eleştiri, bir boyutuyla bireysel hesaplaşmalar diğer boyutuyla bir ailenin dramı... Bu romanda hepsi var... Ama her şeyden önce, umut var... Karanlık günlerin bitmeyeceğinden korkan ve elimden ne gelir ki diye hayıflanan herkesin ümidini yeniden kazanması için okumak zorunda olduğu bir eser!

Bu kitabı satın almak isterseniz:

3 Mart 2014

TAHSİN YÜCEL: SONUNCU

Kitap adı: Sonuncu
Yazar: Tahsin Yücel
İlk yayınladığı sene: 2010

Yayınevi: Can Yayınları (1. Baskı 2010)
Sayfa sayısı: 330
ISBN: 978-975-07-1150-3










Türk edebiyatının ödüle doymaz yazarı Tahsin Yücel'in bu romanı, özellikle güzel Türkçe okumaya hasret kalmış okurlar için bulunmaz fırsat.

Sonuncu, çok özgün, hiç söylenmemiş sözleri dile getirecek bir roman yazmaya tüm yaşamını adamış varlıklı bir adam olan Selami Harici'nin hikayesini anlatıyor. Üç ayrı nesil gözüyle, yani eşi, oğlu ve torununun üçlü bakış açısıyla aktarılan öykü, bir anlamda o romanın yazılış süreciyle birlikte, bir ailenin üç nesil yaşadıklarını da okura anlatıyor. Aynı zamanda, yaratma eyleminin yaşattığı zorluk ve buhranları da göz önüne seriyor.

Duru ve son derece etkileyici bir Türkçe ile yazılmış olan roman, her ne kadar yeknesak bir konu üzerinde gelişse de, okura hem felsefi hem de sosyolojik açıdan birçok soru işareti de yönlendiriyor. 

Sonuncu, bir solukta okunan, okuru heyecanla bir sonraki sayfaya taşıyan kitaplardan değil. Daha ziyade, okuduğunuz her sayfayı sindirmek için zamana ihtiyaç duyduğunuz, biraz okuduktan sonra durup düşünüp bazı şeyleri sorgulamak istediğiniz türden insanı zorlayan bir roman. Zorlanmayı özlemiş olan okurlara tavsiye olunur...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Sonuncu/Tahsin-Yucel/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0000000328344

1 Mart 2014

ISABEL ALLENDE: PAULA

Kitap adı: Paula
Orijinal adı: Paula
Yazar: Isabel Allende
Çevirmenler: İnci Kut
İlk yayınladığı sene: 1994

Yayınevi: Can Yayınları (3. Baskı-1997)
Sayfa sayısı: 360
ISBN: 975 510 666 9








Latin Amerika edebiyatının çağdaş isimlerinden Şilili yazar Isabel Allende, romanlarında efsane, büyü ve gerçekleri harmanlayan, Latin Amerika kültürünün gizemini, rengarenkliğini, ezgilerini satırlara aktaran, her kitabı hayranlarınca merakla beklenen bir kalem. Her ne kadar edebi değeri, eserleri her zaman çok satanlar listesinde yer alması nedeniyle, edebiyat çevrelerince ciddi anlamda sorgulansa da, Latin Amerika'nın gizem dolu dünyasını kitlelere ulaştıran bir isim.

Isabel Allende, her zaman kitaplarında kendi yaşamından kesitler sunmasıyla ünlü. Ama Paula isimli bu romanı, gerçek boyut açısından çok daha farklı bir yere sahip: yazarın kızı Paula, bir hastalık sonucu komaya girer. Isabel Allende hastanede kızının başında beklerken, zaman geçirmek için ona bir mektup yazmaya başlar. Mektup, bir annenin kızına söyleme fırsatı bulamadıklarından, geçmiş hayatına, inançlarından, dinlediği masallara gidip gelir. Adeta su yüzüne eklenen renkler gibi, ebruli bir uzun mektup ortaya çıkar. Isabel Allende'nin yaşamının bu en karanlık döneminde onu ayakta tutan, çok gençken gittiği bir falcının söyledikleridir. Bu falcının Isabel Allende'ye söylediği tüm kehanetler çıkmıştır ve falcının söyledikleri arasında, kızını tüm dünyanın tanıyacağı da vardır. Kızının aylar süren koma süreci boyunca işte Isabel Allende'yi yaşamaya bağlayan bu kehanettir: kızı çok gençtir, henüz dünyaca tanınacak hiçbir şey yapmamıştır ve elbet bu kehanet de doğru çıkacaktır diğerleri gibi ve bu nedenle de kızı mutlaka komadan çıkacaktır. İşte Paula, bu ortamda yazılmış uzun bir mektubun romanı...

İnsanı derinden etkileyen, bir annenin çaresizliğini ve buna rağmen inancını kaybetmeden güçlü kalmaya devam etmesini, zor durumdayken insanın nasıl da efsanelerde, masallarda kaybolmaya hazır olduğunu gösteren, muhteşem bir roman. Okuru hırpalayan, sarsan, silkeleyen, gülümsetirken gözyaşlarına boğan bir roman, bir hayat....

Kitabı satın almak isterseniz: