26 Şubat 2014

OYA BAYDAR: O MUHTEŞEM HAYATINIZ

Kitap adı: O Muhteşem Hayatınız
Yazar: Oya Baydar
İlk yayınladığı sene: 2012

Yayınevi: Can Yayınları (1. Baskı 2012)
Sayfa sayısı: 478
ISBN: 978-975-07-1565-5










Çağdaş Türk edebiyatının güçlü ve ödüllü kalemi Oya Baydar, O Muhteşem Hayatınız isimli romanında, yine hem kahramanlarının iç sesini hem de onların içinde yaşadığı toplumun sosyolojik analizini, akıcı bir kurgu ile okurlarına sunuyor.

Roman, başarılı kariyerinin sonlarına yaklaşan ünlü bir sahne sanatçısının, küçük bir kasabada küçük bir yaşam süren ve obsesif bir şekilde eski fotoğraflar toplayan bir hayranıyla yollarının kesişmesi sonucunda oluşan gelişmeleri anlatıyor. Bu karşılaşma, geçmişe yönelik bir dizi gizemi, bulanık bir suyun dibindeki tortunun bir anda karıştırılması gibi, gün yüzüne çıkartıyor ve okuru, Türkiye'nin karanlık bir dönemine taşıyor. 

Romanda, olaylar ve duygular öyle bir şekilde kurgulanmış ki, hikayeyi adeta bir prizmadan geçmişcesine, onlarca farklı boyutla okuyoruz: sahne sanatçısının performans ve başarı endişelerini, annelik sorumluluğunu, özel yaşamındaki mutluluk ve mutsuzlukları, karabasanlardan kalan anılarını; obsesif hayranın gerçek dünyayla birlikte kendi paralel evrenini dengede tutma çabalarını, kurgu dünyasının bozulma riski ile karşı karşıya kalınca yaşadığı panik ve endişeyi; ülkemizin göreceli olarak halen karanlık bir gizem altında kalan bir dönemini... İşte tüm bunları bir bulmacanın parçalarını birleştirme hevesi ve merakıyla okuyoruz roman boyunca...

Ama "O Muhteşem Hayatınız"ın en güzel yanı, bitirince, insana "şu konuda da okumalıyım" dedirten heyecanı yaşatması... Bir kitabın açtığı yoldan bilinmeze doğru ilerlemenin heyecanını arayanlar için, bu kitap bir "olmazsa olmaz"....

25 Şubat 2014

YASUNARİ KAVABATA: DAĞIN SESİ

Kitap adı: Dağın Sesi
Orijinal adı: Yama No Oto
Yazar: Yasunari Kavabata
Çevirmenler: Dost Körpe
İlk yayınladığı sene: 1954

Yayınevi: Doğan Kitap (1. Baskı-2010)
Sayfa sayısı: 354
ISBN: 978-605-111-877-2








Çağdaş romancılarımızdan Oya Baydar, "O Muhteşem Hayatınız" isimli eserinde, karakterinin ağzından "sıradan olanı yazmaya değmez ya da büyük yazar olmak gerekir sıradanı yazabilmek için" der..  İşte, 1968 Nobel Edebiyat Ödüllü Japon yazar Yasunari Kavabata, bu büyük yazarlardan biri... Maalesef dilimize çok az eseri çevrilmiş olan Kavabata, 1972 senesinde kendi eliyle yaşamına son vermiş. Ardında herhangi bir intihar notu da bırakmadığı için, kendisini ölüme yönlendiren nedenler hiçbir zaman tam olarak bilinememiş, adeta geriye kalanların yorumuna bırakılmış yaşamının sonu, tıpkı kitaplarında olduğu gibi.

Evet, Yasunari Kavabata'nın yazınsal yaklaşımında en çok dikkat çeken özelliklerden biri olan, "herhangi bir ahlaki ya da duygusal yorum yapmaksızın roman ve hikayelerini bariz ve belirli bir sondan mahrum bırakma" özelliği, gündelik yaşamın akışını adeta şiirsel bir üslupla dile getirdiği Dağın Sesi isimli romanda da karşımıza çıkıyor. 

Roman, Kavabata'nın Japon bakış açısını en iyi anlatan yazarlardan biri olduğu yönündeki övgüleri birebir destekler nitelikte: ana karakter Shingo'nun gözlerinden izlediğimiz olaylar, sadece Shingo'nun bir birey olarak duygu, endişe ve pişmanlıklarını değil, aynı zamanda bir Japonun bakış açısını da anlamamızı sağlıyor. 60'lı yaşlarını süren ve kendini emekliliğe hazırlamaya çalışan Shingo, bir yandan ailesinin içinden geçtiği dönemi sorgulayıp, bu süreçte kendi payına düşenlerin iç hesaplaşmasını yaparken, diğer yandan da kendisi için biraz korku ve endişe içeren geleceğin öngörüsüyle boğuşuyor. Ve tüm bunlar, gündelik yaşamın biteviye ama Kavabata'nın kaleminden olduğu için yine de baş döndürücü tekdüzeliğinde gerçekleşiyor...

Sıradan bir yaşamın, sıradan bir öykünün, sıradan bir yaşam kesitinin usta bir kalemden çıkınca ne kadar büyüleyici olabileceğinin güçlü bir örneği olan "Dağın Sesi"ni tüm kitapseverlere sitayişle tavsiye ediyorum...

Bu kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/Kitap/Dagin-Sesi/Yasunari-Kavabata/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000347441

24 Şubat 2014

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU: SODOM VE GOMORE

Kitap adı: Sodom ve Gomore
Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
İlk yayınladığı sene: 1928

Yayınevi: İletişim Yayınları (23. Baskı-2009)
Sayfa sayısı: 295
ISBN-13: 978-975-470-049-7










Yakup Kadri Karaosmanoğlu, yazarın okul sıraları ve ödevleri arasına sıkışmış kimliğinin ötesine geçmeye istekli olanlar için, Türk edebiyatının en zengin isimlerinden biri: müthiş bir üretkenlik, çarpıcı bir gözlem kabiliyeti, gerçekçi bir toplumsal analiz ve derin bir Türkçe kullanımı. 

Adını, Tevrat'ta geçen ve ahlaki yozlaşma yüzünden Tanrı'nın gazabına uğradığı belirtilen iki şehirden alan Sodom ve Gomore, işte bu üstadın belki de başyapıt olarak tanımlanabilecek eserlerinden biri. Romanın ana konusu bir aşk hikayesinin etrafında gelişse de, esasen bu esere damgasını vuran İstanbul'un meşum mütareke günleri... İstanbul'un düşman işgalinde olduğu günleri, hem toplumsal çürümüşlüğü ile, hem de bireysel iç hesaplaşmalarıyla irdeleyen eser, adından da anlaşıldığı üzere, yazarın gözüyle Tanrı'nın gazabı altında inleyen bir coğrafyayı toplumsal boyutlarıyla aktarıyor okuruna. Doğru-yanlış, haklı-haksız, siyah-beyaz ayrımlarının net olmadığı bir dünyayı gerçekçi bir ahlak anlayışıyla sorgulayan yazarın roman kahramanlarına olan yaklaşımı da aynı eleştirel yaklaşımın gerçekçiliğini taşıyor. 

Sodom ve Gomore'yi günümüzde bu kadar çekici kılan ise, her ne kadar bariz bir düşman ve ilan edilmiş bir savaş ortamı olmasa da, ülkemizin güncel yaşamındaki toplumsal hareketlenmeleri de son derece güçlü bir şekilde yansıtıyor olması. Hatta bu yansıma zaman zaman o derece kuvvetli ki, romandaki kahramanları günümüzün kamuoyuna malolmuş isimleriyle örtüştürmek bile mümkün olabiliyor.

"Tarih tekerrürden ibarettir" kavramını bir kez daha teyid etmek ve insanoğlunun güç, çıkar, vicdan üçlemesi arasındaki iç çatışmalarına bir kez daha şahit olmak için mutlaka okunması gereken bir eser....

Bu kitabı satın almak isterseniz:

22 Şubat 2014

İVO ANDRİÇ-DRİNA KÖPRÜSÜ

Kitap adı: Drina Köprüsü
Orijinal adı: Na Drini Cuprija
Yazar: İvo Andriç
Çevirmenler: Hasan Ali Ediz & Nuriye Müstakimoğlu
İlk yayınladığı sene: 1945

Yayınevi: İletişim Yayınları (15. Baskı-2012)
Sayfa sayısı: 354
ISBN-13: 978-975-470-782-3








1961 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Hırvat yazar İvo Andriç, Balkanlar'da geçen bu ünlü romanının, gelecekte bu topraklarda yaşanacak insanlık ayıbını anlamakta zorluk çekenlere bile bir ışık olacağını muhtemelen hiç tahmin etmemiştir. 

Drina Nehri üzerinde 1577'de Sokollu Mehmet Paşa tarafından inşa ettirilen köprünün bulunduğu şehirde yaklaşık 400 yıllık bir zaman dilimini anlatan bu roman, her ne kadar merkezine köprüyü konumlasa da, esasen insanoğlunu mercek altına alıyor.

Efsanelerle gerçeklerin kimi zaman birbirine dolandığı bu eserde, 400 yıllık zaman diliminde aynı topraklarda yaşamış Osmanlı, Boşnak, Sırp ve Müslüman nesillerin birbiriyle olan ilişkilerine, geleneklerine, dostluklarına, düşmanlıklarına, doğayla mücadelelerine şahit oluyoruz. Okuru Drina Köprüsü ile birlikte coğrafi bir konuma sabitleyen yazar, mekanın üzerinden yılları teker teker akıtarak, Osmanlı'nın devşirme sisteminin yaşamda bıraktığı izlerden, insanoğlunun acımasız cezalandırma yöntemlerinin barbarlığına, doğanın çaresizliği karşısında kenetlenen dostlukların, insanoğlunun çıkarcılığı ağır basınca nasıl yerle bir olduğuna kadar birçok hikayeyi nedeni, nasılı ile birlikte, yıllar boyu sürüp giden hayat akışının arasına serpiştirerek anlatıyor. Farklılıklarıyla öyle ya da böyle barışık bir şekilde yaşayan ve aynı toprakları paylaşanlar arasında kanırtılmaya ve kan akmaya hazır yara kabuklarının varlığını bu kadar bariz bir şekilde görmek, tarih boyu bunların nasıl manipüle edildiğini bu kadar sarih bir şekilde farketmek ve daha da acısı bunlardan neden hiç ders alınmadığını ve aynı oyunların ilerleyen teknolojiye, bilginin kolayca ulaşılabilirliğine rağmen yeniden ve yeniden neden oynandığını sorgulamak... İşte bu roman, okurunu bu düşünceler arasında yalpalatıyor... Ancak bu eseri belki de eşsiz yapan en önemli özellik ise, bu toprakların "taraf"larından biri olan yazarın en ufak bir şekilde okura kendi görüşünü hissettirmeden, hiçbir şekilde taraf tutmadan, "yanlış-doğru" ya da "haklı-haksız" yaftası yapıştırmadan yazmış olması bu satırları... Ve hatta bunun da ötesinde, okura da "taraf" olmanın anlamsızlığını hissettirmesi...

Dünya savaşlarını aratır şekilde barışa susamış dünyamızda, tüm "şahin"lerin bu romanı okuması ve "güvercin"e dönüşmeseler de, kanadı kırık şahinlikle yetinmesi temennisiyle....

Kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/kitap/drina-koprusu/%C4%B1vo-andric/edebiyat/roman/dunya-roman/urunno=0000000163074

KEMAL TAHİR: DEVLET ANA


Kitap adı: Devlet Ana
Yazar: Kemal Tahir
İlk yayınlandığı sene: 1968

Yayınevi: İthaki (7. Baskı-2009)
Sayfa Sayısı: 651
ISBN: 975-273-133-3










Türk edebiyatının belki de en hor görülmüş kalemidir Kemal Tahir... Hor görülmüşlük derken, yaşamının 12 yılını hapislerde geçirmiş olmasını kastetmiyorum elbet, Türk aydının makus talihidir zaten hapislerde düşünce "suç"undan çürümek. Hor görülmüşlükle kastim, kendi bireysel çabanız olmadan, eğer bir de edebiyatla haşır neşir bir çevreniz yoksa, Kemal Tahir'i keşfetmenin zor olmasıdır. Okullarda eserlerinden bahis geçmez, kitapçılarda romanları ön sıralarda değildir, popüler diziler konu etmez kitaplarını... Halbuki, Türk edebiyatının en güçlü kalemlerindendir Kemal Tahir; gözlem gücü, kendini ifade edişi, eleştirmekten korkmayan üslubu ve güçlü Türkçesi ile, sadece bir roman sunmaz okurlarına, aynı zamanda anlattığı dönemin hicvini de koyar önünüze.

"Devlet Ana" işte bu usta yazarın belki de en çarpıcı romanı. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşunu, daha bir beylik iken, Ertuğrul Gazi-Osman Gazi-Orhan Gazi dönemini anlatan bu tarihi roman, tabii ki bir kurgu. Ama öylesine ustalıkla yazıya dökülmüş bir kurgu ki, bir yandan dönemin günümüze ulaşan gerçeklerini, bir yandan da bu gerçeklerin arasındaki büyük boşlukları maharetle kapatan realist bir hayal gücünü harmanlayıp, insanın önüne, inanmak isteyeceği, gurur duyacağı bir tarih seriyor. 

1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'ne layık görülmüş bu roman, Osmanlı'nın küçük bir göçebe aşiretten bir devlete dönüşmesinin ilk adımları kadar, aynı zamanda Anadolu'daki gazi dervişler ya da bir başka deyişle kolonizatör dervişler dönemindeki yaşamı ve değer yargılarını çoğu zaman okuyucuya okuduğunun bir kurgu olduğunu unuttaracak kadar hünerli bir üslupla anlatıyor.Kimler yok ki bu romanda: Şeyh Edebali'den Yunus Emre'ye tarihin izi bugüne uzanmış isimleri ve Bacıbey gibi okurken yaşamınızın bir parçasına dönüşen karakterler... Roman, hükümranlığı yüzyıllara yayılmış ve dolayısıyla değer yargıları zamanla değişmiş ve maalesef sonunu getirmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun, ilk 300 yıldaki başarılarına temel teşkil eden ilkelerini, alışkanlıklarını ve yaklaşımlarını ortaya koyuyor. Bilmediğimiz, üzeri geçen yılların tortusuyla kapanmış bir tarihi, kurgusal da olsa, yeniden canlandırıyor.


Bugün genç yaşlı geniş kitleleri ekran başına kilitleyen Muhteşem Yüzyıl, Game of Thrones gibi popüler epik dizilerden hiçbir farkı olmayan ve hatta bir de üzerine, edebiyatın en usta kalemlerinden birinin elinden çıkan bu destansı hikayeyi, sadece 13. ve 14. yüzyıl Anadolusunu ya da Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu merak edenler değil, kendini bir romanın sayfalarında kaybedip ayrı bir boyutta yaşamayı özleyenler de okumalı...

Kitabı satın almak isterseniz:

http://www.dr.com.tr/kitap/devlet-ana/kemal-tahir/edebiyat/roman/turkiye-roman/urunno=0000000185398